Bence de fazla. ama onlar mutluysa sıkıntı yok. öyle mutlu oluyorlar demekki.

bizim aile de boyle. ozellikle anne tarafiyla. igrenc, vicik vicik, sacma iliskilerimiz var ve nefret ediyorum

yalnız değilsin, bana da düşüncesi bile boğucu geliyor. benim çevremde de çok var öyle. onlar da beni yadırgıyor :)

bu konudaki düşüncelerimi yazdım yazdım sildim. çok dertli olduğum konudan sormuşsun :)

ilave: kazık kadar olmuş, işi gücü olan, yeterli para kazanan insanların, bekar da olsalar, aileleriyle yaşamalarına da akıl erdiremiyorum.

Bunlar anormal şeyler. İnsan kendi anne babasına tahammül edemezken nasıl bir başkasınınkine edebilsin? Mesafe varsa saygı da kendini korur. Önemli olan bu.

Bayağı bu şekilde yaşayan aile var. Mesela iki çocukluk arkadaşım evlendi; ikisi de sabah çocukları alıp annesinin yanına geliyor; akşam kocaları alıp eve götürüyor. Kaç senedir sadece uyumak için evlerine gidiyorlar. Gayet de mutlular. Ben sıfır akraba ile mutlu oluyorken onlar da böyle mutlu oluyor demek ki. Sıkıntıdan birbirlerine sardıklarını düşünüyorum.

Türk toplumuna dair en nefret ettiğim şeylerden biri. Böyle bir ailem olmadığı için çok şanslıyım. Toplumca kişisel alan diye bir kavramımız yok. Bana çok ezikçe ve zavallıca geliyor. Resmen sürünün parçası. Başka bir şey değil.

Ne guzel iste. Hayati acisiyla, tatlisiyla sevdigin ve seni sevenlerle beraber paylasarak yasamak kadar guzel ne olabilir?

Bu munis iklimden uzak, hayata kablolarla bagli metropol uygarliginin insanlari bunu nefret edilesi bulabilir. Onlar icin en buyuk sans bol sayida plastik kredi kartlari olsa gerek.

"şehrin insanı, şehrin insanı, şehrin
kaypak ilgilerin insanı, zarif ihanetlerin"

online olur da yüzyüze zor. online da şöyle olablir. sadece finaller veya finaller ve vizeler okulda olacak şekilde olabilir. geri kalan ödev proje ile geçiştirilir. online sınav çok verimli değil bence.

Bence hibrit sistem (%40 online-%60 yüz yüze) ile başlarlar, duruma göre tamamen online eğitime geçerler.

Bence bir kısmı online, bir kısmı yüz yüze olacak diye dönemi başlatacaklar. Herkesi okuduğu üniversitenin şehrine getirecekler. Sonra da ay vaka sayısı çok arttı diye tamamen uzaktan eğitime geçecekler. Yurtları ve ev sahiplerini memnun etmenin tek yolu bu. Üniversitelerin tutumu "her şeye hazırlıklı olun", hiçbir şey belli değil.

Ne kadar para verdiklerine bağlı. Ben min 4000 den aşağısına kabul etmezdim.

yeni yasaya göre devlet üniversiteleriyle aynı maaşı vermek zorunda zaten.

2 bölüm dersi de amma azmış. birine bir hoca girse diğerine ikinci, 3. boşta kalıyor haha. Tabii aynı dersin 2 hocası da olabilir, neyse.

Bana da bolca zamanınız kalırmış gibi geldi ama o iş tam öyle olmayabilir. Biraz da hocasına bağlıdır ama o dersler için bir sürü hazırlığı sizin yapmanızı isteyebilirler.
Bölüm yeniyse, öğrenciler de daha 1. sınıf falansa bir sürü soru gelebilir dersler öncesi ve sonrası, onlara da hazırlıklı olmak gerekir. Sadece dersle ilgili değil okulla ilgili şeyler de olabilir. Tabii onları öğrenci işlerine falan yönlendirebilirsiniz.
Asistan diyince hocaların çaycısı konumuna da düşülmez umarım.
Bellidir muhtemelen ama çalışma saatleriniz keskin olsun, zaten 2 farklı uğraşınız daha varmış. Yani ders öncesi akşamı hoca bir mail atıp şu pdften slayt yap veya yarın da sen sun falan demez umarım.

Yasayı pek takmıyorlar. Vermeyenleri var

Üniversiteler arasında değişebilir ama gerçekten özel üniversitelerde boş bırakmamak için alakasız işler yaptırabiliyorlar. Ben devlet üniversitesinde tek asistan olarak çalışmıştım, yazışma ve sekreterlik işlerini bölüm memuru beceremiyor diye bana yaptırıyorlardı.

Maaş konusu da şöyle: Önce eşit maaş dediler, sonra brüt üzerinden de eşitleyebilirsiniz dediler, sonra istiyorsanız 2021'de eşitlemeyi başlatın dediler. Brüt üzerinden eşitleyince net ele geçen devlettekinden daha az oluyor. Okulun nasıl eşitleme yaptığı da önemli o yüzden. Başlayacaksanız bu ayrıntıları konuşmayı unutmayın.

Bölümde iki ders var; ancak hocalar kesin bölüm dışı dersler de veriyor olabilir, onları da asiste edersiniz. Asistanı olmayan hocaları asiste edeceksiniz. Dışarıdan ders vermeye gelen hocaları asiste edeceksiniz. Üniversitede lisansüstü programlar/sertifika programları varsa bunları da asiste edeceksiniz. Bir sürü öğrencinin danışmanlığı sizde olacak ve bunları kaydıyla kuyduyla, abuk subuk sorunlarıyla çok uğraşacaksınız. Sekreterlik işlerinin bir kısmı asistanlara yaptırılıyor (apartman üniversitesi demeyeceğim bir vakıf üniversitesinde öğrencilerin mezuniyet için kontrollerini asistanlara yaptırdıklarını gördüm). Yine bu kapsamda ders programı/sınav programı hazırlama gibi işler size kilitlenebilir. Diğer bölümlerin sınavlarında gözetmen olarak yazılacaksınız okulda asistan olmadığı için; bu da her sınav döneminde 40'a yaklaşabilecek gözetmenlik demek. Tercih dönemlerinde üniversite için satış temsilciliği yapacaksınız. Diğer dönemde ise üniversite tanıtımı adı altında alakalı alakasız liselere gönderileceksiniz. Bunların bazıları veya hepsi olabilir, okula bağlı. Yine de bu olumsuzlukları düşünün.

Belki özel sektöre göre daha az yorulursunuz ama kesinlikle iki derse girip eve gidebilirim diye düşünmeyin. Vakıf üniversitelerinde asistan olan arkadaşlarım doktora derslerine geldikleri günler maaşlarından kesinti yapılıyordu.

orijinal bir şey olsun istiyorsan butik çiçekçilere bakabilirsin, çiçek sepeti yüzünden herkesin masasında aynı vasat çiçeklerden görmeye başladım.

bloomandfresh alternatif mesela. sürekli yeniliyorlar aranjmanlarını.

bloomandfresh.com

Önem verdiğiniz kişilere gidecekse çiçek çiçeksepetini silin en baştan. Çiçekçiden kendiniz başında durarak çiçek alabilirsiniz ya da azizdostumjack’in dediği gibi bloom & fresh’e bakabilirsiniz. Ben kullandım ve memnun kaldım.

Bloomandfresh ++++++

Giderken kendiniz götüreceksiniz diye anladım. Lokal çiçekçilere bakıp beğenirseniz daha güzel olur.

olur.

cümleyi gramer olarak anlayıp, bilmediğimiz kelime çıktığı oluyor fazlasıyla. böyle bir durumda direkt türkçesine bakınca kelime akılda kalıcı oluyor.

sadece ingilizce olduğunda sonra bakarım dendiğinde sonrası pek anlam ifade etmiyor. hem cümle sahne gidiyor hem sonra bakılmıyor genel olarak

ben olmaz diyecegim. ikisini bir anda takip edemezsiniz cok zor olur. ingilizce dublajli turkce altyazili veya tam tersi olabilir.

türkçe altyazılı izlemenin hiçbir faydası yoktur. ing ses - ing altyazının çok faydasını görürsün ama

İnsanın önünde iki altyazı açık olunca ister istemez gözü Türkçe'ye kayar. İngilizce altyazı ile izleyip anlamadığınız zaman kelimelere bakın.

Sadece bir kısma boya istiyorsanız, beyaz kapatıcı saç boyaları var. Rimel gibi fırçalı, sprey halinde şekilleri var. Gratis ve watsons reyonlarında deneme ürünler oluyor bir bakın, hangisi kolayınıza gelirse alırsınız.

www.gratis.com

O spreyler sadece saçınızı yıkayana kadar etkili olur, beyazlarınız için normal kalıcı saç boyası kullanmalısınız. Kendi saçınızın rengindeki boyayı alıp sadece beyazların olduğu yere sürersiniz. Kutu boya setlerinin içinden ihtiyacınız olan malzeme çıkıyor (belki bir de fırça alabilirsiniz ama saçınız kısaysa gerek de yok). Erkekler için ayrı kutu saç boyaları da var (www.gratis.com gibi), Gratis/Watsons'lardan edinebilirsiniz.

Aradığınız şey tam olarak schwartzkopf men perfect jel kapatici.

İnternetten arastirin, cok memnunlar.

Gram takın. Bence ayıp olmaz. Altın almış başını gitmiş. Ben aynı durumda olsam hiçbir şey takmasalar insanlara niye takmadılar diye zerre alınmam. Ekonomi alt üst olmuş.

gram tak, artık yakın arkadaşlarıma gram takıyorum.

zamanında taktığım çeyrekler geri gelsin diye de evlenip doğurcam, gün bugündür. (nedense dertlendim)

Normalde biz de yakın arkadaş bebeklerine çeyrek takıyoruz ama altın gerçekten aldı başını gitti; ben arkadaşınızın aklı başında biriyse 'aa gram taktılar, ne ayip' diye düşüneceğini sanmıyorum. Hatta bebege takılan bir şeyin ayıp olur mu stresi bence çok rahatsız edici, bütçeniz neyi elveriyorsa onu yaparsınız. Herkes sevdikleri icin daha çoğunu yapmak ister de ekonominin hali malum. Benim bebeğim olsa kimse altın takmasa ne alınırım, üzülürüm.

Gram altın da hiç ucuz değil zaten şu anda.

Altın demişsiniz ama ebebek vs. gibi bir mağazadan hediye çeki de makbule geçecektir. İçine istediğiniz kadar para koyarsınız. En kötü bez alırlar, pratik.

ben de ceyrek yarim ne gelirse takiyordum ama eminim ki bana taktiklarim takilmicak, 200 tl falan verip gecerler.
imkaniniz neye yetiyorsa onu takin, ceyrek zorlamicaksa ceyrek, gramsa gram. ya da baska alternatifler.

Gram is the new çeyrek. Çeyrek cidden yakın arkadaşınız olsa bile çok para. Akrabalara bile gram takmaya başladım ben. Arkadaşınız yarım verirseniz kötü bile hissedebilir miktardan dolayı.

gram tak +1.
1-2 sene öncesine kadar çeyrekleri dağıtıyordum her evlenene, bebeği olana. 1-2 senedir gram takıyorum. bundan sonra çeyrek işi zor.

Yarım gram tak.

Bunu çeyrek taktı sansınlar amacı güden biri taksın ok. Ama sizin öyle bir niyetiniz yok anladığım kadarıyla yarım gram takın

@cilekli pasta
yok öyle bi amacım.zaten samimi arkadaşız.şöyle bişey var da
www.trendyol.com
bunu nasıl takayım :)) delik falan yok altında :)

@Cesario 34 tl ye var kanki :)) işin kötü yanı ben galiba 3 sene önce bi arkadaşa takmıştım bunlardan(yani 180 tl ye linkte olanlardan çakma olanlardan değil :)

200 TL takın, insanlara iş çıkarmayın çakma çeyrek falan.

@wish i could find a way to disappear

öbür linkteki nasıl??

İlki sahte bilezik takmak gibi birşey sanırım. İnşallah benim nikahimda biri bu hainliği yapmamıştır :D

Ya iki yüz TL zarfa koy ya da gram. Hala üzerine altın taktıran var mı ya, muhtemelen keseye atiyosundur. Altını kutusunda keseye at. Her iki durumda da adını yaz bence.

para takın hocam. bu tarz sahte işleri girmeyin ifşa olursanız çok beter. adam bunu bozdurmak istediğinde bu daha da düşecek. normal altın 22 ayar olur bu 14 ayar düşünün. bildiğiniz hile, yalan dolan bu. benim düğünüm olsa millet altın takmasa ben anlarım. kimseye de küsmem. durum belli, ekonomi şaha kalkmış nisan marttan, mayıs nisandan, haziran mayıstan daha iyi olmuş, alman hasedinden çatlıyor, abd zaten kapımızda köpek yani bu şartlarda kimseyi altın takmadı diye kınayamayız.

@elorelia benim gibi bilgisiz olanlar yapmış olabilir :) ada gerek yok ya samimi sayılırız, çocukluktan beri görüşürüz.

@seyduna6687 hocam çakallık değil yaptığım yani en azından benim düşündüğüm değildi.para takıcağıma böyle takı takayım diye düşünmüştüm.bozdurduğunda bu kadar zararda olduğunu bilseydim para takar geçerdim öncekilere de.
Galiba 2 düğünde taktım ben böyle biri çok umrumda değil de diğerine üzüldüm açıkçası :(

Eşek sütü sabunu, çay ağacı yağı sabunu veya bıttım sabunu.

Sadece su. Asla kimyasal bir şey sürmem. Nemlendirici de dahil.

La roche posay effacler serisi ise bahsettiginiz; ilk kullandığınızda ekstra bir sivilcilenme yapıp cildi kusturabiliyor. Biraz daha kullanmaya devam edince düzeliyor. Ben yıllardır o seriyi kullanıyorum çok da memnunum ama sizin cildiniz ekstra hassas vs bir cilt ise, bilemiyorum.

Yine o ayarda bir marka isterseniz avene'e bakabilirsiniz, onu da kullanmisligim var. Biotherm de güzeldir.

Beyaz kil çok memnunum.

La roche posay effacler serisinden çok memnunum. Cildim çok hassas ve akneye meyilli, kullandığımdan beri gözle görünür bir azalma oldu.

bir şans daha verin derim, sivilceleriniz her çıktığında aktif akneye fucidin sürmenizi öneririm. leke bırakmadan kendiliğinden patlıyor ve iltihabını akıtıyor. antibiyotik krem. cildiyecim önermişti. bir de nadixa var benzer etkilerde bir antibiyorik krem.

Ben de la roche kullaniyorum. Akneye egilimli, hassas cilt.
Bir suru urun denemisimdir, ucuzundan pahalisina. En iyisi (yani bu benim icin sivilce yapmayan demek) la roche cikti.

Bi de oneri: deneyimlerime dayanarak soyluyorum bi kere sivilce yapan urune asla devam etmem. La roche senin urunun degil demek ki

Uriage ds (dermatite séborrhéique)
Bunun yüz temizlemesi (gel nettoyant) var bir de losyonu. Seboreik oldugu icin kullaniyorum, memnunum.

Ben avene kullanıyorum çok memnunum. İçerik kontrol etmek isterseniz sivilce, irritasyon yapıp yapmadığına dair bu siteyi öneririm: www.cosdna.com

Çeşme suyu

cosrx düşük ph'li temizleme jeli

Benim de cildim karma ve sivilceye müsait. bioderma sensibio foaming gel kullanıyorum, gayet memnunum.

Daha önce la roche posay effacler'in yüz temizleme jelini kullanmıştım sivilceler için. Yaz için ideal, sivilcelerime de iyi gelmişti ama kışın cildimi kurutmuştu mesela. Cildi kurutan ürünler de yağ dengesini bozup tekrar sivilce sorununa yol açabiliyor dikkat.

Bioderma Sebium temizleme jeliyle gül suyu kullanıyorum. Gün aşırı kullanırsan faydası oluyor ama gözenekleri süper temizlemiyor.

Benim de karma. Kiehls beyaz killi arındırıcı ürününü kullanıyorum. Olağanüstü bir etkisi yok tabi ki ama memnunum ben. Çok derin temizliyor gibi hissediyorum ve asla kurutmuyor. Temizledikten sonra da Gül suyu kullanıyorum. Cildimde Herhangi bir sorun oluşmuyor.

düz duru zeytinyağlı sabun. çok kurutuyor ama cildim yağlı, kullandığımdan beri iz bırakan sivilce çıkmıyor en azından, büyük büyük de çıkmıyor şükür ufak tefek arada. onun çözümü yok gibi.

Yves rocher sebo pure vegetal yüz temizleme jeli. Yüz temizleme ve siyah nokta için kullandığım en iyi ürün diyebilirim.

Ben de Cosrx Low pH Good Morning Gel kullanıyorum, her ortama uyum sağlayan bir ürün gibi.

Yüksek fiyatlı önerim dermalogica, memnunum.
Düşük fiyatlı ise la roche toleriane serisi

moos

Ben iflas halinde şirket diye anladım. İflas vermiş ama işlemleri devam ediyor.

Şirket iflas etmiş. Alacakları/borçları kapanan kadar kişiliği devam eder, ondan adının önüne bu ibare konur.

gelir tabii ki, neden gelmesin?
112'yi arayacaksınız hemen böyle durumlarda.

ambulans herşeye gelmiyor, ben kimyasal birşeylerden dolayı zehirlendiğimde babama kanaması yoksa gelemeyiz taksiye koyun götürün demiş 112deki zatı muhterem, tabi ben bu arada can çekişiyorum nefes bile alamıyorum, yerlerde kıvranıyorum.. bu ülkeye dair asla unutmayacağım şeylerden bir tanesidir.

ambülans çok daha ufak basit saçma sapan şeyler için bile gelebilir. kırık gibi durumlarda dikkatli taşımak gerekiyor hastayı. benim de 2 ay önce köprücük kemiğim kırıldı, ambülans geldi. saçma sapan birinin cahilliği yüzünden adam zarar görmüş.

Geçen hafta sahilde bileğini kırmış bir abiyi ambulansla götürdüler.

kesin bilgi: geliyor, gördüm.

Gelirdi, ambulans çağırılmasının bir amacı da hastaya doğru ilk müdahaleyi yapabilmek. Dediğiniz gibi o kırılan ayağa ters bir hareket yapmadan kişiyi hareket ettirmek gerekiyor. Hayatımda iki kere ambulans çağırdım, ikisinde de geldi:

- Üst geçit merdivenlerinde önümdeki yaşlıca bir adam düştü, aşağı kadar yuvarlandı. Kafasını çarpmıştı, adamı kaldırıp yoluna git demek olmaz. Ya o darbe bir şey yaptıysa?
- Bir teyze trafik ışıkların bir köpeği severken köpek elini ısırdı. Baktık ki basit pansumanlık iş değil, dikiş falan gerekecek, ambulans çağırdık. Hatta teyzeyi biz hastaneye götürelim dedik ama hem akşam trafiği vardı, hem de eli çok kanıyordu; ambulans gelsin ilk müdahaleyi yapsın diye düşündük.

Kırık ayağa da gelirdi.

gelir tabii, taksiyle götürecek olunsa bile ayağın tahta tarzı bir şey ile sabitlenmesi gerekir ki ambulans çağrılması varken gereksiz yani dağ başında değiliz sonuçta.

Böbrek taşı ağrısı çekiyordum ama bayağı fazlaydı, belki gelmezler ama bir arayayım dedim geldiler araca yürüyerek iki yanımda kollarımdan tutarak götürdüler yatırdılar sedyeye işte damar açıldı, temel kontroller yapıldı ve hastane acilden girişim yapıldı o gün. Yani kıçı kıytırık böbrek taşı için bile geliyorlar kırılma gibi bir durum için hayli hayli gelirler.

Şu ülkedeki belkide en güzel ve doğru iş sağlık sistemimiz öyle ya da böyle, ambülansın ücretsiz olması gerçekten çok iyi bir olay, dünya lideri denen abd ile kıyaslandığında bu konuda gerçekten üstünüz ve doğru yoldayız!

eminem sing for the moment aerosmith dream on gibi mi?

mesela ama hip hop/rap sahnesinde çok var böyle örnekler ama trip hop veya başka türlerde iki şarkının aynı sampleı kullandığı durumlar daha iyi olur. bir şarkının diğerini samplelamasından öte. bu eminem örneğindeki gibi.

madonna - hang up / abba - gimme gimme

umut kaya - mor yazma / mahmut orhan - feel

bunlar olur mu?

Şarkıların tarzını bilmem ama bu site çok işe yarıyor. Genel tür araması da var: www.whosampled.com

Şu abiye bir göz at

www.instagram.com

whosampled.com var işinize yarayabilir.

Fransızca öğrenmede "böyle saçma iş mi olur" diye çıldırıp bırakma noktasıdır buralar. Enerjini geçmiş zaman fiil çekimlerine saklamanı öneririm swh. Kelimeler cinsiyet belirten bir şey olmasa da kelimelerin cinsiyetleri var Fransızca'da. Genelde e ile biten kelimeler dişil oluyor. Ama tabi ki hepsi değil.

@kedili, teşekkürler. cinsiyetleri olduğunu fark ettim kelimelerin ama şimdi anlamadığım nokta l'adulte de ya da l'anfent da l' var, yani le - la yazmıyor. okurken de ladült diye geçiyor. adülte diyelim la, ama yetişkin yani kadın da olabilir erkek de. cinsiyete göre adülte ün cinsiyeti değişiyor mu kelime olarak? yani takıldığım nokta tamamen "l'" olması ve okunuşta le mı la mı hiçbir şey anlamamış olmam.

Anlayamazsınız; kelimelerin cinsiyetini bilmeniz gerekiyor. Kedili bisiler'in dediğine örnek vereyim: le musée ama la mosquée. Adulte de enfant da masculin'dir, ama hakkında konuştuğunuz spesifik kişi kadın ise une adulte/une enfant demenizde bir sakınca olmamalı (une enfant demezler ama genelde; çocuk çocuktur mantığı var biraz). Kullandıkça otomatik gelecek le/la.

sonrasındaki kelimeler de dişi erkeğe göre çekiliyor. sıfatlar da değişecek erkek ve dişi ise. ezberlenecek bunlar başka çare yok.

(Yanlışım varsa başka biri düzeltsin lütfen.) bazı kelimeler dediğin gibi sonuna e falan alarak cinsiyeti belirtiyor ama baktığım kadarıyla adulte kelimesinde öyle bir şey yok. Un veya une diye belirtsen de adulte adulte olarak kalıyor. Doğru mu anladım derdini?

hepinize çok teşekkürler. yakalamışken bir de şunu sormak istiyorum:

yazılışta il/ils ya da elle/elles olduğunda fiiller değişiyor fakat okumada çoğunda bir fark yok sanırım (benim gördüğüm lit de bir değişim oldu lisent olunca okumada). bunu anlamanın bir yolu var mı, yoksa ben mi bi şeyleri kaçırıyorum, yoksa başka şeyler mi.

Bu sorduğunuz da fiiline göre değişiyor, her fiilin çekimi de farklı. Bescherelle'de 70 kadar çekim örneği var ama esasen birkaç temel kurala bağlı bunlar; bu temel çekimleri öğrenince düzlüğe çıkarsınız. Bir de farklı kiplerde çekimler var. Bunları dinleyerek öğrenemezsiniz; conjugaison'ların yazılışını kafanızda canlandırmanız gerek. O bize aynı gelen telaffuzlar arasında minik farklar da var sanırım ama Fransız olmadıkça onları duyamıyorum ben :)

www.tchibo.com.tr

Bende şundan var, french pressten sonra çok iyi gelmişti. Pour over olunca ve kağıt filtre ile yaparsan çok berrak ve iyi tadı olan kahve yapabiliyorsun. (French kadar aromalı değil tabii) ama bol içmek için bence güzel. Ha yaparken alttaki biraz soğuyor, anca elektrikli makine olacak ki ısıtsın. Tek eksisi o olabilir.

Bende şundan var: kahhve.com Hem çelik hem de indüksiyonlu ocaklar için uygun olduğundan bundan almıştım, tabii bunların 4 cup dediği Espresso fincanları için bir ölçü 4 cup bir geniş fincanı bile doldurmaz 2 cup yapıp double shot espresso şeklinde içebilir ya da üstüne sıcak su ekleyip Americano gibi içebilirsin.

mocha pot alacaksan marka olarak Bialetti'den şaşma :) Bende senelerdir var bakalım ne zamana sukoy verecek diye bekliyorum.

Şimdi bu arkadaşta pişen kahve biraz sert oluyor, bende büyük boyundan var 3 cup denilen arkadaş yani ve 300ml bir bardağı dolduruyor. Ancak ben biraz su veya sütle destekliyorum yoksa cidden sert oluyor. French press gibi değil. Sen de 2 cuplık bile alsan seni kurtarır.

Kahve önerisi için: Ben klasikçiyim Julius Meinl çekirdeklerinden alıyorum internetten.

Nasıl kahve seviyorsunuz? French press ve moka pot sevmeyen biri olarak ikisini de önermem ben mesela. Kahveyi yakıyor, sadece sert değil acı da çıkıyor kahve. Suyla seyreltince de o acılık kaybolmuyor.

Aeropress, pour over gibi yönteler daha yumuşak ve güzel kahve veriyor.
(Bodum önerisine alternatif olarak: www.kahve.com doğrudan kupanın üzerine koyup kullanabilirsiniz)

Kahve önerisi: coffeetropic.com'dan keyfinize göre, bu sıralar buradan çekirdek alıyoruz biz.

@kobuzchu kız; aeropress'i gözüme çok kestirmiştim ama şu an satan hiçbir yer bulamadım:(
Linki inceliyorum, teşekkürler

Mokapot'la 2 shot espresso ile americano +1. Çok kahve içiyorsanız kahve makinesi almayı da düşünebilirsiniz. Her seferinde mokapotu sökmek, temizlemek insanı sıkabiliyor :)

@wish i could find a way to disappear; evet bu tarz kahve demleme aparatlarında üşendiren tek konu temizlik gerçekten. Hele sabahları acelem varsa french press bile zulüm olabiliyordu

olağanüstü kararnameler onaydan geçer de hemen değil meclis toplandığı ilk anda oylar.

Olağanüstü dönem KHK'lerinde olduğu gibi olacak. Ohal CBK'si yürürlüğe girecek, ancak aynı anda Meclis'e de sunulacak. Meclis Genel Kurulu, kanunları görüştüğü gibi görüşecek ve oylayacak. İlgili İçtüzük hükmünü aşağı bırakıyorum:

Olağanüstü hallerde çıkarılan Cumhurbaşkanlığı kararnamelerinin görüşülmesi
MADDE 128- Anayasanın 119 uncu maddesi çerçevesinde ilan edilen olağanüstü
hallerde Cumhurbaşkanı tarafından çıkarılan ve Resmî Gazetede yayımlandıkları gün Meclis onayına sunulan Cumhurbaşkanlığı kararnameleri, savaş ve mücbir sebeplerle Türkiye Büyük Millet Meclisinin toplanamaması hali hariç olmak üzere üç ay içinde Türkiye Büyük Millet Meclisinde öncelikle görüşülür ve karara bağlanır. Söz konusu kararnameler bir ay içinde komisyonlarda görüşülmediği takdirde, Meclis Başkanlığınca doğrudan doğruya Genel Kurul gündemine alınır. Genel Kurul, geriye kalan iki ay içinde bu kararnameler hakkında karar verir. Üç ay içinde görüşülüp karara bağlanamayan Cumhurbaşkanlığı kararnameleri kendiliğinden yürürlükten kalkar.

Yanlış hatırlamıyorsam bir sonraki harf sesli harfse, sondaki sessiz harf telaffuz ediliyor. Diğer soruyu bilmiyorum.

ils'i normalde "il" olarak okurken ils ont'ta "il zon" diye okumanız da aynı kuraldan aslında. Evet ulama var. Sondaki harf normalde okunmaz ama ulama varsa okunur.

e gibi okunan bir a duymamıştım. Belki örnek cümle verirseniz daha iyi olur.

Aksan olması muhtemel. Ben de Fransa'da yasasam da ustası degilim fransizcanin. Ama un'i e olarak söyleyen duymadim. Ama cok garip aksanlar var, belli olmaz.
Ama t olayi dendigi gibi sonrasında sesli harf oldugu icin okuyorsun onu.

Ont'u yukarda açıklamışlar. Diger soruya cevap vereyim, un ve une telaffuzlarini birbirine karıştırıyor olabilir misiniz? Ya da aksan kaynaklı farklı duyuyor olabilirsiniz.

"il (z)on"

Fransızca'nın sesli harfleri Türkçe'deki gibi değildir. Hatta Türkler de un'ı "ön" diye telaffuz eder çoklukla. E-a-ö'yü aynı anda söylemeye çalışıyormuşsunuz gibi bir ses, ama gırtlaktan gelip burundan çıkacak o ses :) Youtube'da voyelles nasales diye aratırsanız telaffuzla ilgili videolar çıkar.

Öyle çok kazandıkları filan yok psikologların; yeni mezunların çoğu işsiz. Öyle ha deyince de terapist olunmuyor; mezun olunduktan sonra bir sürü eğitim, yüksek lisans ve gerekiyor ki psikologların çalıştığı tek alan klinik değil. Her bir alan için kendini geliştirmek gerekiyor.

Mantıklı bir nedeni yok bana kalırsa; aşçılık bölümü de varmış. Açıköğretimde ascilik okumanın nesi mantıklı? Hatta türkiye için konuşursak ben herhangi bir bölümün okunmasını mantıklı bulmuyorum. Üniversiteler için ise açık öğretim gelir kapısı. Dışardan okunabilir gibi gördükleri her bolumu ekliyorlar. Üniversite kendi psikoloji bölümü akademisyenlerine sormamış, fikir almamış bile. Nasıl bir mantık olabilir ki bunda? Yakında hukuk fakültesi de açacağız derlerse ki o psikolojiye göre uygulaması daha az bir bölümdür, hiç şaşırmam.

Edit: psikolojinin bu kadar olay olmasının nedeni ise psikologların zaten alan ihlali ve meslek yasası yüzünden dertli olması, üstüne bir de bu eklenince örgütlü bir şekilde hareket etmeleri. Yoksa kimsenin ruhu duymazdi bunu da.

ülkede psikolog olmak isteyen yığınla ev kadını, yaşı geçkin teyze, hevesli ergen, 30lu yaşlarında olup plazada çalışan abla abi var. belli bir kitlesi yok. belki aöf psikolojiyi 3 katı ücretle açarlar, yine yığılma olur. insanlar psikolog etiketini istiyorlar. açanlar da iyilik olsun diye açmadı elbette, kasaya para girmesini istedikleri için açtılar.

Vakıf üniversitelerinin neredeyse hepsinde psikoloji bölümü olmasıyla aynı sebep: Maliyeti az. Goygoyla doldurulmuş programlarla psikoloji açtık diyorlar. Bir de adı havalı geliyor insanlara. Herkes üniversite okuduğunu sansın diye yapılan hamlelerden biri. Ortamlarda eğitime önem veriyoruz, ülkedeki üniversite mezunu sayısını arttırdık diyecekler sonra. Hiçbir bölümün mezununa da talep yok.

psikolog olmak toplumda revaçta, derdini anlatıyorsun dinleyen biri olmak için hevesleniyor insanlar.

bir de kolay yoldan para kazanılıyor zannediyorlar galiba, hop psikolog olup seans başı 250 TL alacaklarını sanıyorlar. Rahat meslek gibi görünüyor dışarıdan. Özel üniversitelerin hepsinde var arkadaşın dediği gibi neredeyse. Yüksek lisans ücretleri diğer yüksek lisans ücretlerinin neredeyse 2 katı. Eğitimlerin ücreti almış başını gitmiş durumda.

Psikoloji bitirdim ben de bu sene. Midem bulanıyor alandan, sektörden. Devam etmeyi düşünmüyorum bu şekilde ticarethanelerin arasında...

seneye hukuk da açılacak.
psikologlar öyle çok kazanmıyor.
bu ülkede her an her şey olabilir.
sadece kamuda çalışanların işine yarayacak, diğerleri kendine okumuş sayılacak.

psikoloji, sosyoloji, ve felsefe bölümleri görece olarak daha "seküler" bölümler türkiye'de. dindar kesimin üniversitede nüfuz edemedigi bölümler bunlar. felsefe ve sosyolojinin zaten acik ögretimi vardi, psikoloji de acilmis oldu. böylelikle bir breach yaratip oradan alana sizacak dini bütün tayfa.

bir de söyle bir ihtimal var, saglik kurumlarında, üniversitelerde medikolarda, sosyal hizmetler birimlerinde, devlete bağlı anaokullarında ve kreslerde psikolog kadrosu acarsiniz, var olan kadrolari artirirsiniz. sonra bu kadrolara acik ögretim mezunu dini bütün psikologlari alirsiniz. sonra üniversitede psikolojik danismana ihtiyac duyan ögrenciye "namaz kil gecer yavrucum" denir, anaokullarinda dini bütün egitim icin bir adim daha atilir, sosyal hizmetlerde, yetimhanelerdeki cocuklara dini bütün psikologlar yardimci olur.

aöf tamamen para basma makinası, açıköğretim psikoloji rabet göreceği için gelecek görüp açıyorlar. instagramda bazı gerizekalı influencer bozuntularu psikoloji diplomaları olmadan millete terapistim diye yalan söylüyordu onların işine yarar.

(bkz: socialmom13)
(bkz: çağla düvenci sönmez)

@ proteus
En olası cevabı vermiş bir iki kişiden daha gelen açıklayıcı cevaplarla birlikte.

Sadece aöf’ün paraya ihtiyaç duyması değildi sorduğum. Yani konu paraysa bile insanların bunu çok talep edeceklerini nerden biliyorlar diye sormak istedim.
Psikolog olmak neden havalı olsunki diye düşünüyordum ama anladığım kadarıyla havalı bir algısı varmış :D

Herkese teşekkürler cevaplar için.

aöf sürekli bölüm açıyor. sosyolojiyi neden açtıysa o nedenle açtı. çeşitlilik, daha çok kişiyi mezun etme, para kazanma vs.

Bi rockçı tarzı oluyor sanırım. Yani yakışır bence ama kafanın yapısı önemli tabi.

görmeden bir şey söylenmez bence :)

Siyah renk küt saçı güzel gösteriyor ama cilt tonuna göre farklı sonuçlar verebilir. Bazı insanları bildiğiniz olduğundan yaşlı, kart gösterebiliyor; işte o zaman varoş duruyor. Minyonsanız kaldırabilirsiniz, cilt tonunuz bayağı açıksa bonus puan. Bir de siyah renkten kurtulmak çok kolay olmuyor, kendi saç renginiz çok açıksa ve geri dönmek isterseniz aklınızda bulunsun.

varos duruyor deniyor cunku saci dogal gorunecek bir sekilde siyaha cevirmek zor. cok profesyonel bir yere gitmedikce ucuz gorunecektir.

kendine yakıştırıyorsan boya. 10 kişiye sorsan 10'u farklı yanıt verir. seveni de olur sevmeyeni de.

siyah yerine koyu kahveyi denemenizi tavsiye edebilirim. siyah mizacı sertleştirmesinin yanı sıra çok yapmacık duruyor - bu açıdan varoş buluyorum. koyu kahve daha asil.

Kisa saç yuzun guzelse yakisiyo. Kisa sactan dolayi varos olmayabilir ama sert durur.

Yeğeninize bayıldım :) Ben küçükken hep şu küre dünya haritalarına özenmiştim ama kimse bana almamıştı. Yeğeninizin var mı? Havalı bir küre alırsanız odasına koyar. Bir de eski gezginlerin (Marco Polo, Macellan vs.) seyahatlerini okumak hoşuna gidebilir, yetişkinler için yazılmış kitapları bile okuyabilecek gibi geldi.

Yıldızları görebileceği bir şehirde yaşıyorsa teleskop bile alabilirsiniz; dünyayı yalamış yutmuş, uzaya açılabilir.

Tablete veya bilgisayara erişimi varsa geoguessr premium hesabı :D bilgisayar ekranına bakması pek iyi değil tabii ama tam onluk oyun.

TÜBİTAK - Bilim Çocuk
National Geographic Kids (Çocuk Dergisi)

Bu iki dergiden birine (ikincisi daha uygun) bir yıllık abonelik yaptırabilirsiniz. Her ay dergi evine gelir, poşetimden çıkarır, bakar, inceler :) hem bilimle hem de coğrafyayla alakalı şeyler bulur. Bir senelik aboneliğe özel hediyeler de oluyordu. Her ay derginin yanında hediyeler geliyor, dünyanın değişik yerlerinden hayvan kartları gibi mesela.

Küre dünya haritası bence de iyi fikir.

Doğa bilimlerine ilgiliyse şunun da çıktısını alıp boyatmak istersiniz belki: christinawarinner.com

@wish i could find a way to disappear çok havalı olmasa da küre haritası var. teleskopu ben de düşündüm ama nasıl özellikte bir telekop almalıyım onu araştırıyorum. ankara'da ne kadar iyi olur bilemedim.

@glamdr1ng geoguessr güzel fikir.. düşüneciğim.

@damba tübitak çocuk var.. adını hatırlayamadığım bir dergi daha var. ama bir sorayım national kids yoksa olabilir.

@evrim halkasi boyama kitabı çok güzelmiş. teşekkür ederim.

Kozmik Anafor teleskop yerine dürbün ile başlamayı öneriyor. Belki dürbün düşünebilirsiniz.

Kumral saça ışıltı verdiklerinde çok hoş oluyor. Şunun gibi: images.app.goo.gl

siyah saçla destansı duruyosundur bence. sıkılmanı da anlarım elbette. iddialı bi kakul, kaş stilinde ufaktan oynamalar falan kesmez mi acaba seni? cilt alt tonunu bulup ona göre alternatif skala çıkarabilirsin fakat kesinlikle, yarım ton bile kırılmamış, simsiyah bi kaş renginin siyah ya da kahvenin 2-3 tonu dışında bi saçla eşleştiği iyi bir örneğe rastlamadım.

Saçınızın tamamını boyatmadan, diplerini kendi renginde bırakarak uçlara ve aralara bir şeyler yapabilirsiniz. Mesela uçları gri yapmışlar: www.instagram.com

Kaşınızı kuaför açabilir.
Açık kumral üzerine bal köpüğü deneyin

Kitap, ozellikle Amazon.com.tr acildigindan beri

elektronik

kitap.
şarj aleti dışında elektronik aletlerin hepsini internet'ten alırım.

bütün elektronik aletler, bütün mutfak eşyaları, yemek takımları, bardaklar, tencere tavalar, küçük ev aletleri...

kitap
gerekli olan çoğu şeyi internetten alıyorum ama en fazla kitap alıyorum.

Kitap +1. Yıllardır kitapevlerinden tek bir kitap almisligim yoktur. Bir tek aylar önce tatile çıkmadan bir kitabi alıp okumayı çok istemiştim ama beklemeye zamanım yok diye gidip almıştım.

Cilt bakım ürünlerinin coğunu yine internet sitelerinden sipariş veriyorum. Eczaneden vs ürün almisligim hic yoktur.

Aslına bakarsanız uzunca süredir gida disinda tüm ihtiyaçlarımi online hallediyorum denilebilir.

Kafeinli şampuan.

Kitap ve kozmetik ürünler. Parfüm, krem, cilt bakım ürünleri.

Bilgisayar oyunu ve kontakt lens.

Oyuncak, corona sürecinde ise tshirt,gömlek de almaya başladım.

kitap

Kahve ve kozmetik-kisisel bakim urunleri

Kitap +kontakt lens

Kitap, kahve, kozmetik.

Uzun zamandır sipariş etmiyorum ama son 2-3 alışverişim kedi mamasıdır.

Plak.

kedi maması

Su arıtma filtresi haha

Abi avcılarda herkes mecburiyetten oturuyor sen bide ev alıcam dıosun. Ben alma derim insan profili zaten berbat hadi onu geçtim alacağın bina muhtemelen istanbul depreminde allah korusun yıkılacak ilk binalar arasında olur.

Yakuplu-Hasırcılar arkasındaki mahalleyi gezdiniz mi? Bence kötü değil orası.

Hürriyet Caddesi-Sancaktar Caddesi var Yakuplu Mahallesi’nde. Evler sitelerin içinde çoğunlukla, sokaklar geniş, İstanbul’a göre yeşilliği iyi diyebiliriz. Ama arabanız yoksa o mahallede kahve içeceğiniz bir yer bulamazsınız, ama kendi kahvenizi site içinde bahçede içebilirsiniz :) Ben o mahalleyi seviyorum baya, metrobüse çok yakın kısmı güzel ama uzak olan tarafı Çingene mahallesi, oralara dikkat.

Bunun yanında o mahalle de fay hattı üzerinden geçiyor diye biliyorum. Nezih ve az insan olması binaların çok katlı yapılamaması çünkü izin yok yüksek binalar çıkmaya oraya.

Ama şunu söyleyebilirim bir sürü insan Beylikdüzü’nde yaşayıp İstanbul içine giriyor sabahları metrobüsle. Beylikdğzğ’nden her gün metrobüsle çıkmak, sonra mesai saatinde dönmeye çalışmak zulüm adeta. Boş metrobüs bulamıyorsunuz ki binesiniz bi kere. Dakikalarca bekleyip bekleyip en dolu metrobüse bindiğimi bilirim. Metrobüs dolayısıyla Yakuplu’dan çekinmenizi öneririm, yol yakınken kendinizi metrobüs çilesine bulaştırmayın derim.

Denizköşklerde yeni binalar çok pahalı. Üstelik deprem bölgesi olmasına rağmen. Gümüşpala ile denizköşkler kıyaslanacaksa denizköşkler daha iyi diyebilirim (denizköşklerde oturuyorum). Hem okula da yakın olur. Beylikdüzünün de deprem konusuda avcılar'dan kalır yanı yok. Ayrıca mesafe olarakta uzak kalır. Boş vakit değerlendirme olarak deniz kenarı var o kadar. Sosyalleşmek için avcılar dışına çıkmak illa ki gerekecek. Param olsa avcılar'dan ev almam.

Arkadaşın biri Beylikdüzü için yer sorunu olmaz demiş. Yakuplu sormuştunuz siz Avcılar’a yakın diye, Yakuplu ve son durak arasında -Beylikdüzü son durak-en az 5 durak var. Yakuplu’dan metrobüse zor biniliyor çoğu saatte.-çünkü Esenyurt’tan gelip metrobüse binen de var- Son durak Beylikdüzü’nde yer bulsanız bile geri dönerken çok zorlanırsınız, tıklım tıklım oluyor 4-7 arası akşam.

Her gün işe gitmek için balık istifi metrobüse binmek gerçekten yaşam kalitenizi düşürecektir. Uzun yıllardır Avcılar'da yaşıyorum ve metrobüsten yıldığım için önyargılıyım.

Mesele depremse Avcılar'a birkaç km uzaklıktaki Beylikdüzü'nün sıfır riskli olduğunu da düşünmüyorum. Ev yeni değilse iki ilçeden de, hatta direkt İstanbul sahil şeridinde hiçbir yerden ev alınmaz diye düşünüyorum. Deprem mden kaçmak için kuzey İstanbul' a gitmekten başka çare yok.

Avcılar'da Gümüşpala daha sessiz sakin bir mahalle gibi geliyor bana, ama Denizköşkler daha iyi bir insan profiline sahipti. Denizköşkler-Ambarlı arasında senelerdir durduk yere denize doğru kayan kesimler var; denize yakın diye buralardan ev bakma hatasına düşmeyin.

Geçen seneki depremden sonra deli gibi herkes kentsel dönüşüme abandı, yeni ev bulabilirsiniz. Ama saçma fiyatlar çekebiliyorlar, en azından Merkez mahallesinde durum böyle. Görece ucuz eski binaların olduğu yerlerde de Arap gettoları oluştu, bunu da göz önünde bulundurun. Türkçe tabela olmayan sokak gördüm. Denizköşkler ve Gümüşpala'da da benzer durum olabilir.

Yürüyüş vs. için tek şansınız sahil. Gezmek dolaşmak için illa İstanbul içlerine gideceksiniz. Bu açıdan Avcılar Beylikdüzü ve periferindeki semtlere göre daha avantajlı.

Üniversite’nin iyi olması ve ortalamanın yüksek olması her zaman para kazandırmayabilir. Belki de buna çok güvenmemen gerektiğini anlatmaya çalışıyorlardır.

Ama şu da bir gerçek ki başkasının hayatını sorgulama fetişisti neandertallerden uzak durmak bir insanın kendine yapabileceği en büyük iyiliklerden biri.

İngilizce öğretmeni geldi. Üniversitelerin hazırlık programları her yıl öğretim elemanı alımı yapar. Önce part-time olarak alinirsiniz belki, hemen yüksek lisansa başlayın. Yüksek lisansınız bitince full-time olarak işe başlarsınız. Yüksek lisansınızın son yılında doktoraya başvurursunuz. Haziran'da mezun olur, Eylül'de doktoraya başlarsınız. Aynı yılın Eylül ayında full-time devlet ya da özel universitenin hazırlığında İngilizce ders vermeye başlarsınız. Bölümde ders vermek icinse mezun olduktan sonra 6 yılınız var. O kadar da kolay değil. Ben de doktorada 3.yilimi geride bıraktım. Bu yollardan geçtim. Ama mezun olur olmaz iyi bir üniversite sizi part-time da olsa işe almayabilir. Bir dil okulu ya da kolejde yüksek lisansınız bitinceye kadar çalışmanız gerekebilir. Formasyon da kalktığı için (sanirim) kolej de olmayabilir. Dil okulunda çalışırsınız sanırım.

Öncelikle "enerji vampiri" kavramını araştır ve öğren ve enerjini korumak için önlem al.
Belli ki başarılı birisin. İnsanlar seni aşağı çekmek için ellerinden geleni artlarına koymayacaklardır.
Yüreğinin sesini dinle ve neye ilgi duyuyorsan, zevk alıyorsan onun üzerine git. Akademik alan ise Yüksek lisans için şimdiden araştır ve hazırlan ufaktan. Özel sektör ise staja odaklan. Mezun olunca deneyimin olsun ve daha kolay iş bul.
Sen bilgiye, tecrübeye, eğitime değer ver ve seni ileriye götürecek olan bir araç olan parayı da her halükârda bir şekilde kazanmaya çalış.
Hedeflerini herkesle konuşma, bunu kaldırabilecek doyumlu ve güvendiğin insanlarla paylaş sadece. Boş boş konuşan insanlarla muhatap olma, onlardan -iyi niyetli değillerse- uzaklaş.

Turkiyede ozellikle sosyal bolumlerde akademide kalabilmek ciddi bir sikinti artik.

En tepe vakiflar ve devletler kendileriden mezun olana bile burun kiviriyorlar, yurt disindan ve/veya daha iyi universiteden master/doktora almadiysan isin zor.

Kalan devletlerin buyuk cogunlugu ciftlige donmus vaziyette, torpilin varsa, gercek ve mecazi manada iyi yaliyorsan varsin yoksa yoksun. Ogrenciyken borusu oten bir hocaya yanlayip onunla yuksek lisans yapmak da ise yarayabiliyor. Hersey iyi giderken bile biri sana kil olup akademik hayatini yakabiliyor.

Tepe 5 icinde olmayan vakiflarda da devletle benzerlikler var + bir cesit kolej ogretmeni gibi goruluyorsun.

Yapma demiyorum ama dalacagin cukura a b c d planlariyla gir.

1- Moralinizi bozmayın. Tanıdığım çoğu üniversite öğrencisi bile çeviri işi yapıyor ek gelir için, bu doğru. Hatta trollüğe vurmak işi en güzeli; bana benzer yaklaşanların kendi mesleklerine gömmeye başladım ben, size de tavsiye ederim. Bu eleştirileri size çekinmeden yapanların mesleklerine, yaptıkları işlere siz de tepki verin. "Senin gibi X okuyup Y olmaktansa dil okudum." deyip suratlarını izleyin.

2- Doğrudan akademiye girmenin insanı tecrübesiz kılacağı eleştirisi bir parça doğru. Akademik de olsa araştırma görevliliği de bir iş; hiç çalışma hayatını yaşamamış kişiler bir işin getireceği sorumluluklarla başa çıkmada biraz daha bocalayabiliyor. Ayrıca ilerisi için de bahsettiğiniz ek gelir imkanı olmaması insana mali açıdan sorun yaşatabilir. Akademide sabit bir maaş alırsınız, eski tabirle "ne uzar ne kısalırsınız". Sizin alanınızda bu iş nasıl olur bilmiyorum ama kendi alanımda çoğu akademisyenin dışarıya da ek iş de yaptığını biliyorum. Hele ki İstanbul'daysanız işin bu mali yönü göz ardı edilemez olabiliyor; İStanbul çok pahalı bir şehir. Araştırma görevlisi maaşı Anadolu'da bir şehirde çok iyi bir maaş olabilir, ama İstanbul'da çok ucu ucuna yetecek bir miktar. İleride kendi evinizi alabilmeniz, istediğiniz yere tatile gidebilmeniz pek mümkün değil.

3- Herkesin torpille işe girdiği doğru değil, torpille işe giren vasıfsızın çok olduğu doğru. Şöyle düşünebilirsiniz: "FETÖ soruları çaldı hep onlar üniversitelere yerleşti" de diyorlar ama o dönemde her iyi okulda okuyan soruları çalıp da mı kazandı? Biraz kendi başarısızlıklarına kılıf bulmayı sevenler bu tür bahanelerin ardına saklanıyor. Bir yerlere hakkıyla gelenler değil de, haksızlıkla gelenler de haberlere çıktığından örnek olarak da bol bol bunları kullanıyorlar. Ama akademiye girmeyi düşünüyorsanız şunu da unutmayın: Hoca tanıdığı, bildiği adamı almak ister. Diyelim ki iki adaydan biri sizsiniz, ALES ve dil puanınız da daha yüksek; diğeri de her alanda sizden daha düşük puanlı hocanın eski öğrencisi. Bu olasılıkta sizin seçileceğinizin garantisi yoktur; jüriyi çok etkilemiş olma olasılığınız dışında eski öğrenci (tabii boş beleş bir tip olmadığı varsayımıyla yazıyorum) size göre avantajlı konumdadır. Bu yüzden bilim sınavlarında geride bırakılmak için 0 alan arkadaşlarım oldu, çok sinirlendim, ama içten içe hocaları haksız da bulamıyorum. Huyunu suyunu bilmediği birisi yerine nasıl çalışacağı hakkında bilgisi olan adayı seçmelerini yadırgayamıyorum. Asistan alımında bir sürü değişken olabiliyor, kesin bir dille şöyle olur/böyle olur demek zor.

Siz Boğaziçi'nde yüksek lisansınıza başlayın, kadro açılırsa da başvurun. Zaten çat diye kadro çıkmıyor, her şey YÖK'ün ve ilgili fakültenin elinde. İlginizi çeken bir kadro ilanı çıkana kadar da ufaktan çalışırsınız. Bu mahalle teyzesi vizyonlu insanlardan da uzak durun.

wish i could find a way to disappear +1

3. şimdiden akademisyen olmak istediğiniz okulda lafı sözü dinlenen bir hocayla irtibata geçin. mümkünse kendi okulunuzda değil o okulda yls yapın.

2. akademide kalırsan tecrübesiz olmak eğer uygulamalı bilimlerde çalışmıyorsanız çok geçerli bir eleştiri değil. akademisyenlik kendi başına bir meslek ve kendine özgü tecrübeleri gerektiyor, bunlar dışarıda edinebileceğiniz tecrübeler değil. ama okuduğu bölümden ya da ileride yapacağı işten bağımsız olarak, sırf iş hayatı tecrübesi açısından staj ya da part time tecrübesi edinmesi her öğrencinin faydasınadır. şu an zor ama bir fırsat bulup bir iş/staj yapın derim.
uygulamalı blimlerde ise sektör tecrübesi şart, adam hayatında inşaata adım atmamış inşaat mühendisliği anlatıyor ya da bir sınıfta 5 dakika durmamış öğretmen olmayı anlatıyor. sizi edebiyat bölümü mezunu olarak nasıl bir sektör tecrübenizin olması gerekiyormuş ki? zaten akademide çalışmaya başlarsanız da büyük ihtimalle orada kalacaksınız. 3 yıl 5 yıl akademisyen olayım sonra özel sektöre geçeyim diyen görmedim hiç. (çok büyük sorunlarla ve talihsizliklerle karşılaşmadıkça) yani kısaca başka bir sektörde tecrübenizin olmaması akademisyen olunca sizi niye rahatsız etsin ki.

tin: teneke / ruh
advertorial: Iki dilde de ayni (tdk sozlugune de girmis)

tank

put

fire

rat (kamışlı olta aletine rat deniyor diye biliyorum Türkçede ama herhangi bir kaynakta bulamadım.)

in
it
am

1.kale (ingilizcede bir sebze/ot, Turkcesini biliyorsunuz)
2.Branda
3.kip (ingilizcede kisa uyku/sekerleme, Turkcede fiillerde kip)

berk

fare
and

bank

Nice

1. Bu havayollarından bazıları uçak içi eğlence sırasında uçak yolcularının Raymond'a sempati duyarak rahatsız olmalarını engellemeyi gerekçe gösterirken, Qantas uçuşlarında sahne dokunulmamış olarak gösterildi.

2. Filmin Qantas'ın güvenlik kaydını ABD'deki tüketicilere tanıttığı düşünülüyor.

1. Her ne kadar bu havayollarından bazıları uçak içi eğlencede yolcuların Raymond'a yakınlık duyarak rahatsız hissetmelerini engellemeyi gerekçe olarak göstermişse de, bu sahne Qantas'ın uçuşlarında tam haliyle (kesilmeden) gösterilmiştir.

2. Qantas'ın güvenlik kayıtlarını Amerikalı tüketicilere tanıtma başarısı filme atfedilmektedir. / Qantas'ın güvenlik kaydının Amerikalı tüketicilere bu film sayesinde tanıtıldığı düşünülmektedir.

2'de "başarı"yı ekledim ama sanki Türkçe'ye çevirince ancak o zaman mantıklı oldu. Bu fiil hep olumlu şeylerle kullanılıyor. Çevirmen değilim, saçma olduysa affola.

Peşin avans verecek anladığım kadarıyla teklif bence güzel, tabi bu süreçte nasıl geçineceksin onu da değerlendirmen lazım ama ben patron kucağı diyorum.

Patron kucağı +1

ailemle yaşıyorum, dolayısıyla geçinme derdim yok.

patron kucağı net.

Patron kucağı kesinlikle. Kariyerine de artı 8 ay daha çalışacak şekilde katmış olursun tertemiz.

Patron kucağı. Bence fena teklif yapmamış. Askerlik size ne kazandıracak?

teşekkürler herkese cevapları için.

maaş konusunu tam da konuşmadık aslında, ben hiç almıyım 6 ayda bitsinciyim, belki 1/4 ödeme alırım, kendi harcamalarım için. patron fena birisi değil, ama evet, şu anda iş acayip yoğun ve bir miktar daha yoğunlaşacak, kalifiye bir elemanı kaybetmek istemiyor tabi ki (mimarım)

askerlik olarak katkısı yok elbette, sadece kyk gibi borçlarım var, bunlara ek 35 bin daha alacağım üstüme çekincem o. hoş o ödemeleri bir miktar (en azından 6 ay kadar) durdurabilirim/yapabilirim sanırım. mevzu bu yani. gidersem eğer, her gün, her dakika "ben burada napıyorum" u kesinlikle soracağım kendime orası kesin zaten.

Ne alaka

nerede giyeceğine bağlı tabi ama ben aynı yaşta kadın olarak ofiste bile giyerdim. üzerinde grafik bir panda çizimi olan bir tişört giyiyorum.

dışarıda sosyal ortamlarda ise düşünmeden giyilir. hiç çocuksu gelmedi bana. kaldı ki sokaktakilerin kınayacağı bir şey giymişim, ama aynaya baktığımda beğenmişim, kim takar sokaktakileri :)

No

Bir t-shirt dizayncısı olarak her zaman söylerim t-shirt t-shirt'tür ve tarzı, şekli hatta cinsiyeti olmaz diye.

bence cocuksu olmasi baskisindan ya da renginden degil. t shirt olayi zaten cocuksu. ben yetiskin insanlara t shirtu hic yakistiramiyorum. hele hele bisiklet yaka hic. ama kinama bence agir olur. isteyen istediginu giyer niye kinayalim ayiplayalim. sevmisin giymisin.

ergen tisortu.

ergen +1
uvv neden giymis de demem

Çok cool bence

Kınamam. Tabii ciddi olunması gereken bir yerde giymediğinizi varsayıyorum. O zaman bu tişörtü giydiği için değil, tişört giydiği için kınardım.

hacım hayatımda ne kadar bu bahsettiğin insan tipi ile karşılaştıysam hepsinin kafa gidik, sosyallik, pratik zekalık sıfır. Hesap makinesi gibi yaşıyorlar. Çok acıyorum hallerine, hele birde çocukları var ise daha da acıyorum. Sürekli başarılı olmak, makam mevki,title derdinde oldukları için sıyırmışlar kafayı

Oyle insanlar olmasalardi 20 bin kazanmazlardi.

@howfaristhesky, haklılık payı var, fakat 10-20 arası alıp da gayet güzel yaşayanlar insanlar da çok varlar.

Turkiye tasarruf orani cok dusuk bir ulke istatistiklere gore ve bu ekonomi acisindan ciddi bir sorun (tassarrufun yuksek tuketimin dusuk olmasi da sorun ama o baska konu). Insanlar zaten tassarruf edecek kadar kazanamiyorlar ama kazanan da harciyor. 2-3 tane tassarruf eden insan var onlari da sogutmayin yahu.

zenginlerin kafa para kazanmaya fakirlerinse harcamaya çalışır :)

Onlar sonra apartman alacaklar, kiraya verecekler. Çocuklarının evi de hazır olacak.

zenginin parası züğürdün çenesini yorarmış :)

Hahahaha, beni tarif etmişsiniz, gerçi ben henüz 30 olmadım ama benzer şekilde yaşıyorum.

Neyse olaya geleyim, 5-6 bin lira kazanan birine çok gibi geliyor 20 bin ama aslında o kadar da çok bir para değil. Her sene araba değiştirebilirim belki ama ev değiştiremem. Kaldı ki evli çocuklu insanların masrafları da çok oluyordur, ben bekar tek yaşayan biriyim.

İkincisi, bazı insanlar üretmekten, tüketmeye göre daha çok zevk alıyor. Yani parası olan herkes o arabaya binebilir, çok bi olayı yok. Ama istediğin kadar paran olsun, benim kadar kaliteli iş yapamıyorsun mesela, çünkü orada emek, özen, beyin vs. gibi parayla alamayacağın şeyler var. Ben tatminimi üretimim üzerinden sağlıyorum, başkasının benim hakkımda ne düşündüğü pek umrumda değil.

Üçüncüsü de yatırım. Aynı ivmeyle kendimi geliştirmeye (ve düzgün yatırım yapmaya) devam edebilirsem 35 yaşım civarı "başkası için" ve "zorunlu" çalışmama gerek kalmıyor, özgür oluyorum. Sırf 3-5 kişi "of ne güzel araba" diyecek diye ömrümden 5 yıl feda eder miydim? Hiç sanmıyorum.

Edit: seyahat ediyorum gerçi, fotoğraf çekip instagram'a atmıyorum ama. Seyahati bile materyalize edersek nolacak halimiz.

"Rich people stay rich by living like they're poor; Poor people stay poor by living like they're rich"

ben de 20+ alsam tek masrafım oyun bilgisayarı olur. ne eğlence ne kıyafet ne tatil. çünkü 20+ alan ihaleci tayfa değilse akıllı adamdır.

Zamaninda fakirlerse harcamayi bilmemekten cok harcamaya korkuyor da olabilirler

Bi de bazi insanlar robot gibiler. Calis, parayi kenara koy, sonraki ay gene calis. Amaclari yok...

Geçen gün çalıştığımız yerin mülk sahibi geldi adam geldiğinde dilenci olarak düşünmüştüm fakat 15 milyon tl lik adam sen düşün

tamamen katiliyoruk ayni fikirdeyim, bunlar hayati iskalayan insanlar, hayat bir gundur o da bugundur, ama onlara sorsam "ya kanser olursam" diyende var "aman benim neyim var ki" diyende..
bize de onlarin yerine hayiflanmak kaldi..
birde para kazanmak yetenek isidirde harcamak kultur isidir, kiminde o yetenek varda kultur yok, 10 dairesi olan adam var, sorsan 500.000 daha paran olsa ne yaparsin diye, bir daire daha alirim der..
para, onu yemesini bilmeyenlerde en cok..
ölüp gittiginde de akilli birileri varsa gerisinde eze eze catir cutur yiyecek ama gel de anlat..

Kusura bakmayin ama bizim milet cok asiri sekilci.Oncelikle 20 bin TL oyle zannettiginiz gibi zengin maasi degil +1

Almanya'nin en sevdigim tarafi zenginlerle fakirleri disaridan ayiramazsin.Ayni yerlerde takilip yemek yerler,arabalari benzer kalitedir,ustleri baslari giyimleri de benzerdir.Inanin 15 bin € kazananla 3 bin € kazanani ayiramazsiniz.Ki bu fark Turkiyedeki 6 bin TL-20 bin TL farkindan daha yuksek bir fark olmasina ragmen.

Turkiyede iki kurus fazla kazananin hemen g.tu basi oynamaya basliyor.Luks giyinerek,luks araba alarak etrafa hava attigini saniyor.Toplumun farkli ekonomik gucte kesimleri arasinda inanilmaz bir kast sistemi var.Ayni yerlerde yemek yiyemezsin, ayni yere tatile gidemezsin.

Dogu Avrupasindan bati avrupasina Asyasina cok ulke gordum.Ustu basi, arabasi vb. ile hava atanlar sadece gelismemis ulkelerin vatandaslari.

benimde çevremde herşeye burnunu sokan, dünyadan haberi olmadığı halde kafasına göre ahkam kesip insanları yargılayan ama yüzüne karşı gülüp yalakalık yapan tipler var . aldıkları 3 kuruş mayışlarıyla tüm dünya onların. ne güzel.

vakit bulamıyordur o parayı kazanan insanın yaptığı iş yan gelip yatılan bir iş değildir. 3-5 alanlara hayat lafta güzeldir tabi ama fazlasını kazanınca pek öyle olmuyor.

Bunlar emekli olup fıstık gibi yaşarken biz dilenicez
Çocukları da o paraları löp löp yiycek

ben kasip 40 yasinda emekli olmayi dusunuyorum vallahi. isteyen istedigini desin umrumda degil. 40 yas artik orta yas bile degil. guzel yiyip, icip, spor yaparsaniz 40'lar icin artik yeni 30'lar diyebiliriz. geriye kalan omru de guzel bir sekilde degerlendirmek size kalmis.

cevremde var oyleleri; her sene tatile ayni dandik yere giderler mesela; para harcamazlar kolay kolay hic bir seye... simdi de 10 sene kredi ile ev alip evini degistirdiler sadece :)

bende tam tersi ve kiradayim hala :)

tamamen hayata bakis aciniz ile alakali.

tutumlu olmak iyi dengede olmak ve hayattan biraz tat almak onemli

jeff bezos henüz bu kadar ünlü ve zengin değil ancak zengin olacağı kesin olarak görülen bir dönemde iken onunla röportaj yapıyorlar; "bu kadar zenginsiniz ama merak ediyorum, neden honda?" diye soruyor muhabir, bezos da "ayağımı yerden kesiyor" diyor. altındaki araba orta halli ve öyle biri için basit bir araç.

bahsettiğin insanlar bunlar mı bilmiyorum, ben o kadar kazanmadığım için anlayamam ama ben de kazancıma oranla düşük bütçeli yaşıyorum. cimrilik yapmıyor ya da ihtiyaçlarımı ertelemiyorum ama gerçekten ihtiyaç mı ya da buna gerek var mı diye soruyorum. garip de görmüyorum. kamyonla taşıyacak kadar param olsa da çevremdekiler dışarıdan bunu farketmezlerdi sanırım.

bahsettiğiniz insanlar genelde yokluğu görmüş, yaşamış insanlar. dikkat edin onların çocukları yani bir sonraki nesil çatır çatır yiyor parayı.

Gençler kaynak yapıyorum kusura bakmayın. Ne iş yapıyorsunuz da bu 20.000 tl maaş alıyorsunuz?

@komando kani var bende, çevremdeki yöneticiler, deneyimli yazılımcılar ve mühendisler alıyor gayet. Freelance çalışanlar 30'a bile çıkıyor ayda.

Yazılanlar arasında @Uncle Sam'in dediği mantıklı geldi aslında ama yine şuan bana ters geliyor. Kendime ve aileme vakit ayıramadıktan sonra, ölümün olduğu bir yerde ne diye kendimi bu kadar paralayım diyorum. Tamam insanların hedefleri, inançları olabilir ama aşırısı da zarar sanki :/

Kendi karar veremiyor ki sorun bu, anası babası bi haber üniversiteden, ulan kendim seçerim bi bokluk yaparım diye kendini onaylatçak birini arıyor aslında bu kafada ki çocuklar.

Valla tüm lise hayatım boyunca farklı ünilerden arkadaş bularak (sosyal medyadan) kafamda tercihlerimi iyi kötü belirlediğim için bana da bu kadar sıkışınca sormaları garip gelse de, destek destektir.

Ne kritiği allah aşkına?

yaşanmışlık ve tecrübenin değeri, internetteki, rehberdeki tüm yazıların değerinden çok daha fazladır.

7 yıldır cerrahpaşa tıptayım, onca yılın tecrübesi ile her soruya cevap veririm.

*** sansür***
hayır, şu soruyu soran adamı hayatta ciddiye almam sokakta görsem, görmezden gelir geçerim. birkaç diyalog kurmak bile batıyor millete...

Bazen data yeterli olmuyor, gençlerin çok da üzerine gitmemeli. Halihazırda öğrenci olan/mezunların anlattıkları, okuldaki bir hocanın anlattıklarından daha faydalı ve yol gösterici olabiliyor. Hayat değiştirecek bilgiler edinmekten ziyade, "A'yı mı üste yazayım, B'yi mi üste yazayım?" gibisinden ikilemleri çözebilir.

Bir de ulaşım, konaklama gibi konularda da okuyan/yeni mezun birisi daha yardımcı olabilir. Farklı bir şehre gidecekler için hangi semtte ev tutmak mantıklıdır, nereden tutulmaz, hangi yurtta kalınabilir gibi bilgileri bulmak için tecrübeli insanlara danışmakta bir beis görmüyorum.

Tabii ben çok iyimser yaklaştım, çoğu dediğiniz gibi çok harcıalem şeyleri sorup değerli bilgi edindiğini sanıyor.

"önünde koskoca internet var, yığınla data var. "

benim okuduğum bölüm hakkında koskoca internette yazanları görsen. okula gittiğimde anladım ki hiç biri doğru değil. o yüzden o üç beş cümle daha etkili olabilir.

haklı olduğunuz yer de var, tanımadığın ne olduğunu bilmediğin kişinin lafına nasıl güvenesin. ama göz boyamak için yapılan bölüm tanıtım reklamlarından daha isabetli olduğunu düşünüyorum.

iyi bir çiçek aranjmanı her iş yerinde güzel etki yapar :-)

Çiçek +1. Kitabın arasına mezuniyet fotoğrafınızı da koyun, belki gıcık hoca ooo çiçek nereden deyince hocanız gösterir :)

"Yeni ev almislar, cektikleri kredi yetmemis..."

Bu kadin ulkenin cogundan zengin :)

yüzde 99 dolandırıcı. dolandırıcı diyenleri suçlamaya başlamış baksana. böyle bir durum için bile yardım istemesi de doğru değil ayrıca.
bu şekilde davranmasa bile dolandırıcılar her yerde. dolandırıcı çıkarsa şaşırmasın parayı verenler.

- Yeni ev almışlar
- Çocuğuna "istediğini" alamamış

Gaddar değilsiniz, sırf bu iki hususa bakıp ben de zerre inandırıcı bulmadım ve adam çarptığına karar verdim. Krediyi ödeyememeniz haline karşılık banka evinize ipotek koyar. Ödeyemezsen ev gider, borç da biter. Kredi borcunu ödeyememek insanlardan para istemek için bir gerekçe değildir. Bana da çok özendiğim lego setlerini alamadı anam babam, kimseden de yardım istemediler.

Kadini gormedim ama anlattigin kadariyla kadin dolandiricidan ote yuzsuz duruyor. Hani su internet dilencilerinden. Bunlarin kendilerini sorgulayanlardan cok destekcileri oluyo iste. Ben igreniyorum bu online dilencilerden.

Dikkat edersen bunlar bi de aslinda zengin oluyo.. kredideki ev nedir ya... sat o zaman, hayatini duzeltmeye calis. Yok ama yuzsuzluk yapmak daha kolay. Sonra senin benim gibiler laf soyledi mi bunlarin destekcileri gozunde gaddar oluruz evet

Diğer ülkeleri bilmiyorum.
TCK suçluyu olabildiğince az cezalandırmaya çalışıyor. Yani bunu tam anlatabilir miyim bilmiyorum ama “ceza verelim ama olabildiğince kolaylık sağlayalım iki tarafta memnun olsun” gibi bi anlayış var. Yani çok absürt bir örnek olacak ama mesela n11 den bir bilgisayar alacaksın ücreti 10.000 TL (bu cezan) sana kampanya ile 9.000 TL yaptı (infaz sistemi) 500 TL ilk hediye çekin vardı (takım elbise giydi indirim aldı) 8500 TL oldu. Bir de sana 8 taksit yaptı her türlü kolaylığı sağladı. Şu anki sistem buna benziyor.

Hagb ile ilgili ise; “bir daha yapmaz abisi” gibi bişey. Ceza aldı mı aldı ama cezayı çekmiyor. İyi tarafı ise bir tür tehdit unsuru. Hagb aldıktan sonra atacağın her adımı dikkatli atman gerekiyor

HAGB ceketi alıp çıkmak anlamına gelmiyor. En ufak bir 2. Ceza gerektiren durumda paşa paşa çekiyorsun cezasını.

Evet hukuk sistemimiz işleyiş bakımından sorunlarla dolu ama kalkıp kasten adam yaralayan birisine Hagb verilmiyor.

Mesela sizce birisine hayatında ilk defa küfreden birisi nasıl bir ceza almalı? Bu kişiden kişiye değişir.

Zaten birinciye Hagb alırsa ikinci kez en ufak bir suç işleyemez hale gelir. İşlerse de cezasını çeker.

Hagb bana göre gayet güzel işliyor.

Resme daha geniş açıdan bakarak söylersek Türkiye’deki infaz sistemi çok sorunlu. TCK’da öngörülen cezalar ile bu cezaların infazı arasında çok büyük bir uçurum var. Konuyla ilgili çok güzel bir çalışma var. Tavsiye ederim: dergipark.org.tr

hagb sahibiyim, medeni ulkelerde geri birakilacak bir hukmum olmazdi. sadece sizde* boyle bir durum soz konusu.

Herkes ikinci bir şansı hakeder. Hagb gibi, kamu hizmeti cezalarının artması gerektiğini düşünüyorum. Uzun uzun yazılır bu konu hakkında da gerek yok.

her suç işleyeni ilk suçunda içeriye tıkmak nasıl bir özgürlük anlayışının ürünüdür bilmiyorum ama tahmin edebiliyorum.
"aslında taksim'de sallandıracaksın bunlardan iki tanesini" gibi şeyler de diyor musunuz gündelik yaşamınızda?

el cevap: bizim ceza kanunu italya'dan alındı. ordan geldi zaten bu fikir. hırsızlık yapanın elini kesmek gibi hammurabi kanunları işletilmiyor yani ab'de.

Şimdi tek tek bakmaya üşendim ama başka birçok ülkede de (elbette farklı şartlar ve uygulama rejimleriyle) olan bir ceza türü HAGB ve usul hukuku bakımından da birçok sorun doğuruyor. Ceketi alıp çıkmaktan ziyade insanı dikkatli davranmaya iten bir cezadır; 5 senelik denetim süresi boyunca o hükmün açıklanmaması için kişiyi daha dikkatli davranmaya iter. Türkiye'de sorun, genelde kamu görevlilerine hapis cezası vermek için yeterli olacak durumlarda (örneğin bir eylemcinin direkt gözüne gaz fişeği sıkmak suretiyle kasten yaralama) cezaların HAGB verilme sınırına kadar indirilip onları dışarıda tutmak için kötüye kullanılmasıdır. Adam gibi uygulansa mantıklı bir ceza türü; caydırıcılığı var.

Her devlet takip ettiği ceza politikasına uygun olarak daha hafif suçlar için insanların özgürlüğünden mahrum bırakmayacak farklı yaptırımlar ve infaz türleri benimsiyor. Mesela çevreyi kirletme suçunu işleyen adama biz hapis cezası ve HAGB veriyoruz; bazı ülke de sen git iki hafta sokakları süpür diyor. Gerçekten kamu kaynaklarını herkesi içeri tıkmaya harcamak da mantıklı değil; ağır suçlar (cürümler) içeride kalmalı diye düşünüyorum. Mesela son yıllarda konuşulan bir konu, hakaret suçlarının doğrudan suç olmaktan çıkarılması ve kişinin sadece tazminat sorumluluğunun olması. Her şeyin çözümü hürriyeti bağlayıcı ceza değil.

HAGB sahibiyim bende.

HAGB olmasa hükümeti eleştirdiğim için mahkum olacaktım.

HAGB sicili düzgün, duruşu düzgün, yargılamaya konu olan suçlamaların düşük olduğu durumlarda, şüpheliye "dostum bu yaptığının TCK da karşılığı var ama sen düzgün birine benziyorsun. hizaya gel" deme şekli.

5 sene boyunca sana saldıran adama bile "lan önceki mahkemeden başıma bir iş gelir" kafasıyla nefsi müdafaada bulunurken bile aklına gelebilen bir şey.

tabi düzgün adam için. it kopuğu kesmez. onlarında sicili falan bozuksa zaten HAGB alamıyorlar.

Kısır ya da çoban salata.

Patates salatası ya da mercimek köftesi. Özellikle mercimek köftesini hangi yabanciya yedirdiysem çok sevdi.

almansa, patates salatasi +1

mercimek köfte

kısır +1

herkes basmış bulguru patatesi abi hem karbonhidrattan hem kuruluktan tıkanırsınız bee.
ekmek arası makarna gibi hahaha :D

meze yapacaksınız
havuçlu ya da kabaklı salata.
patlıcan köz salata.
kırmızı biber içine labne doldurmak gibi gibi.
açın soğuk meze bakın.

afiyet olsun.

Ben pastanın yanında hep şunlardan arıyorum; tane tane kalabalıkta yenmesi de kolay olur: www.nefisyemektarifleri.com

Kisir
Patates salatasi
Mercimek köftesi
Sarma
Birtakim soguk mezeler

Kısır, rus salatası

bence bir

Bence de dört. Diğerleri poşet poşet.

dört,

ikinci sırada ise üç'ü seçerdim

4 > 3 > 2 > 1

Jansport'u beğenmedim. Yoğun istek üzerine 4'ü alıyorum. Teşekkürler :)

6 benim zevkime göre şık ama çok pahalı ürünler olmadığı için o taşlar günlük kullanımda kısa sürede düşebilir.
Bu sebeple 4

4 çok çocuk işi. Öyle altın takarlardi bebeklere ben küçükken. 6 güzel.

1,2,5 diyorum. Diğerleri çok sade, sıradan.

1

6

herkesin zevki farklı :)

metaryalden farklı olarak, 4-5-6'yı seçerim. (Bu arada aslında 1-2'yi çok beğendim ama hergün takamazsın)

5-6 taşlı olduğu için her kıyafete uymayabilir.

4 kaldı geriye.

6 en akarı kokarı olmayan model.
3 de tatlı, sade bir kolye.
2 de orijinal ve sade; ama her kıyafetle kullanılabilir mi emin olamadım.

5'i almayın her ne olursa olsun, onda biraz "yeni gelin" havası var; bir parça alaturka geldi bana.

tasarımcı olarak baya beğendim.

Bence de güzel, belki indirime girer? İnternette karşıma hep Herschel çakması Fudela diye bir marka çıkıyor, ucuz yollu bir şey arıyorsanız göz atabilirsiniz.

jansport var bende, gayet basarili. Su gecirir herhalde..
www.hepsiburada.com

Smartbag’in buna cok benzer modelleri vardi. Bir bakin, belki istediginiz gibidir. :)

nors'a baktiniz mi? nors.com.tr

ablam aldı bundan :) 1 hafta sonra dikişler attı. hem de her gün kullanmadığı halde. geri verip parayı alana kadar da canı çıktı.

Çok teşekkürler yorumlar için. Smartbag ve Nors çantaları çok hoş görünüyor.

Buz örgütücü ile buzları kırıp Bardağa dolduruyorum, sütü koyuyorum, makinadan espresso katıyorum, üzerine 1-2 çay kaşığı şurup ekliyorum, hem köpüklü hem soğuk, mis

Süper tarif veriyorum.
Şişeye 1 ölçü filtre kahve 8 ölçü su. Ağzı kapat dolaba koy 36 saat sonra çıkar önce süt süzgeci ya da tikbentle süz sonra filtre kahve filtresi ile süz. Buzla servis yap istersen süt ekle
.
Afiyetler olsun, beğenirsen de, denedim cogzel oldu diye mesaj atarsan güzel. Olur :)

kahveyi kaynatıp 36 saat bekletirsen çöpe dökmen gerekir çünkü o artık bir kahve değil uzaylı olmuştur.

filtre kahveni sıcak hazırla, ağzına kadar buz dolu bardağın üzerine dök. istersen süt, şeker veya şurup ekle. geçmiş olsun.

starbucks'ta böyle yapıyorlar filtre kahveden.

Kaynatıp değil ya,
Demlemeden toz halindeki çekilmiş kahveyi soğuk suya koyup dolaba koyacak.

Soğuk demlenmis kahve.

nescafeyi soğuk sütle karıştırıp içiyordum. başka türlü kahveyle denemedim.

1 ölçü French press için çekilmiş kahveye 16 ölçü su. 8 ölçü ile de yapabilirsiniz ama o zaman içerken sulandırmak gerekiyor. 1 gün bekletin, sonrasında süzüp soğuk için.

Ben ölçü kullanmıyorum.
Her zaman içtiğim Nescafe classic'i çeyrek çay bardağı sıcak suyla içine şeker de koyarak eritiyorum. Sonra bunu blendera koyup içine buz, süt ve çok az Nutella koyup karıştırıyorum. Köpüklü köpüklü mis

Mokapotla iki shot espresso yapıyorum, biraz da soğuk su ekleyip bir bardak buzun üstüne döküyorum. Teknik olarak iced americano yaptığımı düşünüp o niyetle içiyorum.

En önemli şey SEK Barista süt kullanmalısın, tadını acayip değiştiriyor.

Ben su bardağına tepeleme buz doldurup üstüne espresso çekiyorum 2 shot. Sade ve starbucks’takinden daha güzel ice americano oluyor.

Cold brew için kahveyi suyun içinde bekletmek yerine çok soğuk suyu kahvenin içinden damla damla geçirmek daha yumuşak sonuç veriyor ama bunu yapan sistemler çok pahalı. Evde yapmak için biraz DIY gerekiyor. Yarım litrelik su şişesini dondurup sonra üzerine incecik delikli bir kapak takıyoruz, donmuş suyun yavaş yavaş erirken aeropress nesnesine koyduğumuz filtre kağıdı ve ince çekilmiş kahve sisteminden geçip altta termosa akmasını sağlıyoruz. İdeal koşullarda en az 12 saat sürüyor bu. Şahane cold brew oluyor.

Günler sonra edit: Çok pahalı dediğim cold brew sistemini 250 lira civarına aldım, gözümde büyüttüğüm kadar pahalı değilmiş.

www.n11.com

muhteşem icat, yangında kurtarılacaklardan.

Ne çok ne güzel tavsiyeler geldi. Hepinize teşekkürler:)

Kamelyanın etrafını kapattır örtüyle falan. Bir de yazı as yüksek sesle konuşmayınız diye.

büyük streç film al ucuzundan, bi gece in aşağı sar bütün kamelyayı, oturaklara da meyve suyu falan, dök içeri sıcak olur sinek dolar oturamazlar zaten yapış yapış.

power ranger +1

kamelya varsa vatandaş oturur konuşur.

kendilerine durum uygun bir şekilde izah edilir, ama muhtemelen olumlu bir dönüş alınmaz.

bu durumda geceden oraya meyve suyu falan bol şekerli bir şeyler dökmek karıncaların toplanmasına falan sebep olabilir. sinekler de aynı şekilde. hatta ağaçlık bir şeyse arı bile getirilebilir.

Benim de yan apartmanda bütün gün dükkan önünde höt höt muhabbet eden bir emlakçı familyası var. Bir kere uyarınca pardon deyip aynı tas aynı hamam devam ediyorlar. İkinciye uyarsam kendi dükkanımız değil mi sana ne diyecekler ve karakolluk olacağız. Cam kapalı oturup pişiyorum gündüz. Teyzeleri kamelyadan uzaklaştıramazsınız.

arka planda televizyon yada müzik aç.

Zemin kat neden diğer katlara göre daha uygun fiyatlıdır? Çünkü sokaktan geçen, kapı önünde dinelip sohbet eden, sokakta top oynayan, çekirdek çitleyen herkesle komşu olursunuz bu yüzden de zemin kat diğer katlara göre daha düşük fiyatlıdır.

Yukarıda meyve suyu dökün, streç film sarın vs diyenler olmuş, bunların hiç birisi fayda etmez hatta bir süre sonra gıcık kapılan kişi olursunuz inadına yaparlar. Bunun yerine ya klima taktırın, ya evi değiştirin, eğer site ise site yönetimi ile görüşüp belli saatlerden sonra o mekanın kullanılmasının yasaklanmasını talep edin karar aldırın vs.

Maalesef bunun tek çaresi taşınmak. Bahsettiğiniz şeyin aynısı başımıza geldi ve az kalsın babam katil oluyordu. Hele yaşadığınız bölgede kültür seviyesi düşükse kaçın gidin oradan. Yoksa bir gün ya katil olursunuz ya Allah korusun vefat edersiniz.

@beyaz power ranger
@fezagezgini_4
@wish i could find a way to disappear
@bir garip melek
@solo
+1
klima taktırır camı açmak zorunda kalmam, veya kendi dairem de değilse, başka bir yere taşınırım.
yönetime bildirseniz de kimse iplemez, bir yaptırımları yok sonuçta, en fazla kapıya bir yazı yapıştırır, toplantıdan toplantıya da "haa evet lütfen" denir geçer.
alçaktaki katların ortak problemidir, yapabileceğiniz fazla bir şey yok, hayat tecrübesi der bir dahaki tercihinizi buna göre yaparsınız.

metrobüse yakın.
bostancı, kozyatağı, acıbadem, koşuyolu vs.
sanmıyorum ama araba var mı?

Metrobüs +1. Metrobüs berbat bir şey ama sizi istediğiniz her yere götürmekte kolaylık sağlar. Stajyerlik göçebe bir yaşam tarzıdır, İstanbul'da stajyer avukat için ideal bir lokasyon yoktur. Ayrıca tek gideceğiniz yer adliyeler de değil, bunun bilumum tapu dairesi, nüfus müdürlüğü, cezaevi, noter, ticaret odası vs. ayakları da olacaktır. Aylık akbil alın ve İstanbul toplu taşıma sistemini çözün. Çalıştığınız büronun dosya portföyüne göre aynı gün içinde Büyükçekmece'den Kartal'a uzanan yolculuklara bile çıkabilirsiniz.

istanbulluyum ama yurt dışında yaşıyorum. icraatlarını takip ettiğim kadarıyla bence şu ana kadar başarılı. vaad ettiği çoğu şeyi yaptı (süt dağıtımı, atlar, şeffaflık, yağmur sularının tahliyesi, istihdam, aylık öğrenci akbilin fiyatını düşürmesi vs...). bence mecliste çoğunluk kendisinde olsaydı daha da iyi işler yapardı bu zamana kadar.

benim gözlemim bunlar tabii. istanbul'da yaşayanlar daha iyi anlatırlar.

elektr10 +1

Yolları yaptığı zaman memnun olurum. Şu anda her çukurdan geçişimde kendisini anıyorum.

Açıkçası nötrüm. Mansur Yavaş'ı kendisine tercih ederim.

Memnunum, hizmet babında hayatıma dokunan iki hizmeti oldu, biri haftasonu 24 saat ulaşım, muazzam bir hizmet oldu, biri de metro entegre hatlarında metrodan aktarmanın ücretsiz olması küçük görünse de ince düşünülmüş bir güzellik bence.

Bunun dışında vakıflara paranın kesilmesi ve daha şeffaf bir yönetim anlayışı güzel bir şey, sosyal medyada gördüğüm kadarıyla yıllardır çözülmesi beklenen bazı sorunları çözüyor gibi görünüyor bu ona en büyük artı olacaktır.

Yol konusu heralde bu ülkede çözülemeyecek en büyük sorun :)
Memleketim çatalcanın bir köyü, köy yolları yanlış olmasın 1999 yada 2000 yılında köy hizmetleri tarafından asfaltlandı, çok küçüktüm ama nasıl bir iş yapıldığını hatırlıyorum, sonra yıllar boyunca bir çok yol kazıldı edildi, neredeyse tamamı gitmişti, sonra belediye tekrar asfaltladı yama yapmadan, belediyenin asfaltladığı yollar 2 sene çöktü çatladı bozuldu ama bir yol vardı 17-18 senedir duran köy hizmetleri tarafından yapılan, tek bir çukur bile yoktu desem abartmış olmam, yani yapılan iş kalitesiz, kalitelisi de muhtemelen çok maliyetli.

not: Bence Kadir Topbaş da kötü bir yönetici değildi ama AKP himayesi altında idi ve yolsuzluğa her türlü bulaşmak zorunda birisiydi, bağımsız bir yönetici olabilseydi kendisi istanbulu iyi bir noktaya taşıyabilirdi diye düşünüyorum.

Memnun olmamamız için adaletli bir şekilde değerlendirme yapmamız lazım.

Gelir kaynaklarının, toplanan yardım paralarının, yatırım kredilerinin yasal bir şekilde gasp edildiği,

Bazı yandaşların belediyenin icraatlerini kâh yağmur kanalizasyonuna kum torbası doldurarak, kâh otobüs seferleriyle ilgili mağduriyet yaratacak manipülasyonlar yaparak sabote ettiği (ki bunlar yakalananlar),

Medyanın desteğinin kesildiği ve tam tersine işi gücü bırakıp belediyeyle muhalefet ettikleri,

İlçe belediye başkanlarının bile tekere çomak soktuğu,

Geçmiş dönemlerden kalan kronik sorunların dalga geçerek sorumlusu olarak ilan edilen bir belediye yönetiminden bahsediyoruz.

Mansur Yavaş'la kıyaslama konusuna gelince... İmamoğlu, Mansur Yavaş gibi kendi başına bir 'güç' değil. Ayrıca Mansur Yavaş İmamoğlu gibi hükümetin hedefinde değil. İktidar en üstten en alta kadar direkt İmamoğlu'nu yıpratmaya çalışıyor.

İstanbul'u yönetmek Ankara'yı yönetmek gibi değil. 39 tane ilçe var. Elinizdeki kısıtlı kaynaklarla, sürekli zarar vermeye çalışanlarla ve devlet desteği olmadan, mafyatik güçler kullanmadan belediye yönetmeye çalışıyorsunuz.

Taksilerden şikayetçiyiz İstanbul'da ve bu konuda bin yıldır bir şey yapılamıyor. Belediye birazcık yetki kullanıp terbiye etmeye çalıştı, anında belediyenin elinden yetkilerini almaya çalışıyorlar. Bunu yapanlar taksi şoförünün çıkarıp cinsel organını göstermesine kadar gelen ileri giden şoförlerin taksicilik yapmasında sakınca görmeyen tipler. Yani çok detaya girmek istemiyorum ama olayların altında yatan başka şeyler var.

Belediye yanlışlıkla bir icraat, yenileme, değişiklik yapmaya kalksın anında yetkisi alınıyor, ödenekleri kesiliyor. Yani bu şartlarda kimseyi savunmadan ya da eleştirmeden, yorum yaparken adaletli olmak lazım.

cok memnunum. daha buyuk mevkiilere gelmesini diliyorum.

cok memnunum umarim firsati olur da daha cok isler yapar.

valla benim işime yarayan bir hizmeti olmadı açıkçası ama sadece vakıflara giden paraları kesmesi bile yeterli benim için. ama 65 yaş kartlarını ücretlendirebilirse hayatımın sonuna kadar oy veririm valla.

not: oyvermeyenspor

topladığı paralara, çektiği kredilere el koymalar, kum çuvalları, iett şoförlerinin yaptıkları olmasa daha da memnun olurduk.

sürekli engellenmesine rağmen çok iyi şu ana kadar. etrafındaki iş bilmezleride ayıklarsa daha iyi yerlere gelebilir.

Beylikduzu belediye başkanı olduğu dönemden beri memnunum; Büyükşehir Belediye Başkanı oldu, yine memnunum.

O kadar engellemeye rağmen elinden geleni hatta fazlasını yapıyor.

Her sabah metrobüs beklerken duraklardaki ekranlarda RTE'yi seyretmemek yaşam kalitemi arttırdı.

kadir topbaş'dan kesinlikle iyi.

daha iyi şeyler yapabilir ama adamla çok uğraşıyorlar.

eskisinden iyi. vapurları 5 kuruş yapması, öğrenci indirimi çok güzeldi. onun dışında bana dokunan bir faydası olmadı. akp dışında kendisine rakip çıkacak, daha iyi vaatlerde bulunan biri olursa oy veririm ama. süper değil.

son zamanlarda daha az konuşup daha çok iş yapıyor. medyatik değil eskisi kadar, güzel bir şey bence. böyle devam ederse daha çok oy alacaktır.

En sevdiğim işi 24 saat ulaşımı açması oldu. Gerçekten gece eve dönerken çok zor ve sıkıntılı oluyordu. tek metroyla 20 dakikaya evdeyim. Taksilere 3 bira parası vermekten kurtulduk.

onun dışında bana başka yararlı şeyi olmadı ama malum partiye para aklamak için kurulan yandaş yerleri falan ortadan kaldırmasına ise koca bir kalp. Bu özel şehri baştan yaratacak hali yok adamın, bence o kadar engele, haine, trolle göre elinden geleni yapıyor. Ve yukarıda bir arkadaşın dediği gibi eskisi kadar medyatik değil, göze batmıyor. Bu medyatiklikten elini ayağını çekmesi iyi oldu.

Şu son metro parasına el koymaları büyük rezillikti, en büyük planladığı proje metro çünkü anladığım kadarıyla. hem görünür kısa vadeli hem de uzun vadeli planları iyi, en az 2 dönem kalır umarım ve bir sonraki dönem daha çok anlaşabileceği bir hükümetle çalışır. mevcut olan mafyanın yapmayacağı işler yapıyor.

Mansur Yavaş'la karşılaştırmayı da çok doğru bulmuyorum, aynı şartlarda değiller. İkisi de değerimiz, ikisine de ihtiyacımız var. Hükümet çevreleri sağolsun ikisini kapıştırmak için ellerinden geleni yapıyorlar, düşersek hata etmiş oluruz.

Mansur yavaş bu süreçte daha başarılı oldu bence.Seçim olsa İmamoğlunun aynı seviyede oy alabileceğini düşünmüyorum.Daha çok ses getiren işler yapmasını bekliyorum.Otogar olayı çok iyiydi ama metrolar konusunda plan ve projeler akp döneminde başlandığı için hazıra kondu algısı var ve bu algıyı kırmak kolay değil.Belki halk ekmeği 500 kuruş yapmak,akbili 1 tl seviyesine indirmek özellikle ekonomik düzeyi düşük sağ ağırlıklı partilerin hakim olduğu yerlerde daha çok katkı sağlar.

gayet memnunum. pişman değilim.

"hak yemem, hakkimi da yedirtmem"


ozellikle cumlenin ikinci kisminin hakkini verdi su ana kadar.

herşeyden önce samimi bir insan. genç, enerjik, hassas.
iyi bir insan.
seviyorum kendisini. başarılı da buluyorum.

Ben İstanbullu değilim ama hemen yanıbaşında biri olarak kendisini, çizgisini fevkalade düzgün buluyorum. En çok da o kadar engellenmesine rağmen çabasına hayranım. Allah sağlık sıhhat versin kendisine.

Ayrıca Mansur Yavaş ile kıyası doğru bulmuyorum. Zira ikisine aynı derecede yaklaşmıyor hükümet.
İmamoğlundan ciddi korkuyorlar.

Hala o ceketi, kravatı çıkardığı sahneyi izliyorum. Bana ilk kez böyle bir kazanma duygusu yaşattı. Galiba çok seviyorum ya :)

Bu devirde kendini garantiye almadan iş yapma. Paranı biriktir, askere öyle git.

Para. Parasız huzurun da tadı çıkmıyor maalesef.

Biraz dişinizi sıkıp bekleyin ve para biriktirin. Para gerçekten çok önemli.

olabildiğince geç ayrıl hocam. kafa dinlemek istersen askerde bol bol dinlersin zaten. boşta kalmaya hiç heves etme, 2. gün bile fena sıkıyor. parayı seç, huzuru da canını sıkan çalışma arkadaşlarını iplemeyerek bulmaya çalış.

Karşısında ne olursa olsun huzuru seç. Stres tüm hastalıkların ilk sebepleri arasında.

3 ay işsiz olacaksin ve bunun huzur getirecegini hiç sanmam. Maalesef acı ama gercekci olan bu gibi.

benim diş hekimim bu dönemde yapıyor. hatta tel tedavisine başlayacakmış. Loc: Beylikdüzü

Ben son 1 ayda diş teli çıkarttım, taş temizlettim, bugün de kontrole gittim. Anladığım kadarıyla hekimin inisiyatifinde, yapmayan yapmaz ama yapıyorlar. Benimki her zamankine göre daha fazla koruyucu ekipman kullanıyor, bir de randevuları seyrekleştirmişler. Bu tedbirlerle diş tedavisi yürüyor.

Benimki diştaşı temizliği yaparım ama toz ile leke temizliği yapmam dedi. Bekliyorum...

cosmicstring +1

hocasına göre değişiyor, 2 kişi ile sınıfta yapan da var klasik tahtaya anlatmalı, odasın da yapanda. kalabalık/isim yapmış ünilerde, 2-3 kişi değil mevcut.

Herkese +1. Hatta bazen her hafta ders de olmaz; hoca çok okuma verirse/araştırılacak bir konu verirse bunların tartışılacağı derse kadar 1-2 haftalık aralar da olabiliyor.

dhbtdersleri.com

Ösym'ye dilekçe yazarak değişim yapabilirsiniz. Ösym dilekçelere çok hızlı dönüş sağlıyor. Ama değiştiremezseniz bile okulda hiçbir sorun olmaz.

Açılmak = artık tesettür/başörtü kullanmamak? Sanırım bundan bahsediyorsunuz.

Benzeri durumda olan arkadaşlarımdan, (tesettür kullanmaya başlayan, tesettür kullanmayı bırakan) sorun yaşayan hiç olmadı.

Sorun yaşamazsınız, ösym sınavlarında görev alıyorum, senin durumunda ya da tersi durumda o kadar çok insan var ki.

İnsanlar arada saç modelini/rengini de değiştirebiliyor, bence bir sorun yaşamazsınız. Bunun için fotoğraflarda hep yüzün açık ve net olarak görünmesini istiyorlar zaten.

online olma ihtimali var. kesin değil hocalar da bilmiyor ama ihtimal var. en azından lab olmayan dersler online yapılabilir.

bana büyük ihtimal online yapılacak gibi geliyor. 2 ay kaldı çünkü. 2 ayda bir şeyler düzelecek değil. ama ilkokul ve liselerin açılacak olması düşündürücü.

Bizden online yapılabilecek dersleri istediler. En az %10 en fazla %40 oranında dersler online yapılacak. Bu durumda aynı anda okulda bulunan öğrenci sirkülasyonu azalacak. Arada tamamen online olabilir diye bilgi geliyor ama bu hep dedikodu düzeyinde, kesin durumu muhtemelen karar vericiler dahil kimse bilmiyor. O zamana kadar vaka sayısındaki dalgalanma süreci belirleyecek.

evrim halkası +1 ben de o şekilde biliyorum

ancak öğrencileri bir kere üniversitenin bulunduğu şehire getirdikten sonra, bazı derslerin online olmasının ne kadar etkisi olur bilmiyorum. sınıfları , özellikle lablardaki öğrenci sayısını azaltmak lazım. dersi dinlerken sınav düzeninde oturmalılar araklı aralıklı ama o da pek mümkün değil. bayramda artış olmazsa bence full uzaktan olmaz.

Yaklaşık 1 ay önce bir hocam, derslerin %10 ile %40 arasında online yapılacağını söylemişti. En muhtemel senaryo bu bence. Döneme tamamen online başlanacağını sanmıyorum. Tabii ki yine de 2-2.5 ay sonraki vaka sayısı önemli.

YÖK salgın olsun olmasın, derslerin minimum %10'u online olsun diye tavsiye-talimatını gönderdi. Bu kısım cepte. Ama güz döneminin akıbeti için her şey fısıltı gazetesi güvenilirliğinde. Çok büyük olasılıkla uzaktan eğitim olacak gibi hazırlanmamızı istiyorlar ama bu ortamda 2 ay plan yapmak için çok uzun bir vade. İlkokullar açılırken üniversiteler neden açılmasın diye düşünmeye başladım ben de.

bizim okul instaya post attı direkt, ekim'de burda yine gezseniz vs tarzı bir şeydi. o yüzden pozitifim.

Bankanın internet şubesini kullanabilirsiniz. Ancak orada yeni bir telefon hattı alacaksanız iletişim bilgilerinde numaranızı güncellemeyi unutmayın, yoksa SMS doğrulama kodlarını alamazsınız. Yeni hat almayacaksınız telefonunuzun yurt dışında erişime açık olduğundan emin olun.

Şubenizden Şifrematik denen aletlerden talep edebilirsiniz, hepsi desteklemiyor olabilir, Garanti, İş bankası, HSBC'de vardı. SMS doğrulama gerekmez.

Bazi bankalar da app icinden tek kullanimlik sifre uretiyor SMS gondermek yerine. Her bankanin sistemi farkli yani ama hepsinde bir cozum vardir. Banka adi verseniz daha net cevap alirsiniz.

Bu yurtdışı denen yer neresi :)

Yurtdisina gitmeden önce bankanizla görüşün. Bazi bankalar yurtdisi ip.lerine erişim vermiyor. Ya da yurtdisina sms gelmeyebiliyor. Bir şey yapmadan giderseniz sıkıntı yaşamanız olası.

senin 150dediğin 180 olur 3saat
haftada 15 saat ayda 60 saat yılda 720 saat.
yılda 30 gün. 10 yıl gitsen 300gün. köprü falan filan 360gün. 1yıl.
10yılda 1yılı trafiğe vermek demek oluyor.

Senin gönlündeki belli de fikrine destek arıyorsun.

3DK'lik daireye oy veriyorum.

Her gün 150dk insanı yıpratır. Çoğumuz zaten buna mecbur kaldığımızdan yapıyoruz ama bence insanca bir şey değil. Sabah iş öncesi yoruyor, akşam dinlenmeden önce iyice yoruyor. Kar var kış var yağmur var. Trafikte magandası var. E normal koşullarda 150dk demişsiniz bence de 180dk olur çoğu zaman. O evin tadını alamazsınız. Yada alamazsınız demiyim de ben alamazdım. Personel servisi durumu varsa ama düşünülebilir. Kendi arabanızla gidiyorsunuz varsayımına göre yorum yaptım. Yok personel servisi durumu varsa ve yolda uyumaya devam edebiliyorsanız ki ben öyle yapabiliyorum, o zaman müstakil evde devam edin derim.

ben ikiyi tercih ederdim, sirf apartman hayatim olmasin ve bahcem olsun diye. fakat 3 saat cok ve yoldan sikilacaksin. maddi durumun iyiyse ve sonra begenmezsen degistirebilirim diyorsan daire.

Tabii ki işyerine yakın daire. İstanbul trafiği adamı ya öldürür, ya katil eder. Siz villayı istiyorsunuz ama kendinize yol çilesini çektirmeye değmez. Emekli olunca villaya gidin.

Gönlünüzde bahçeli villa var anlıyorum ama kesinlikle 3 dklık daire. İstanbulda 3 dakikada evde olmanın değerini biraz çalıştıktan sonra anlarsınız. Siz eve dönüp işlerinizi halleder dinlenirsiniz. Karşıya vs geçenler yolda trafikte hala gitmeye çalışır. Yağmurlu günde hele 4-5 saatler söz konusu. Trafiğe hiç bulaşmayın.

Tabiiki 3dklık daire.
İst gibi bi yerde 70 dakika çok. karda yağmurda en ufak bi trafik kazasında bu süre daha da artar.
Sessiz sakin diyorsun da, site içinde ya da vaniköyde boğaz manzaralı (önemli olan manzara değil semtin yerleşik düzeni olması) ya da bebek sırtlarında -ki kalmadı artık- değilse sessiz sakin olduğu kadar ıssız ve uzaktır. Böyle yerlerde alt yapı ve hizmet sorunları, güvenlik ya da herhangi bir hizmetin ulaşma sorunu da var.
Villada kalabilecek kişinin alternatifi 2+1 değildir zaten. Yani diğer bi deyişle dört başı mamur bi villa bulduğunuzda ve ulaşım,iş gibi durumlarınızı daha iyi hale getirdiğinizde güzel müstakil ev işi.

1

Hüzünlü bi post :(

İçim yana yana 2+1 olandan yana kullanıyorum tercihimi. Villa sizin de bizim de gönlümüzde tabii ama trafikten sonra o evin tadını çıkarabilecek misiniz bakalım? Trafik yaşlandırıyor?:(

Haftasonları İstanbul’a yakın yerlerde iki gecelik güzel villalar kiralarsanız, hem orman, hem havuz, hem ferah evler :)

çok net 1 derdim.

3 dakikada ev iş yapmak müthiş bi olay. İzmirde günde 2 saat yol yaptım 6 sene boyunca da bana yetti. İstanbulda 3 saati düşünemiyorum.

Ayrıca kişisel olarak ben villadansa kaliteli bi sitede yaşamayı tercih ederim sanırım. Villa gibi bahçeli, müstakil yapılar bana hitap etmiyor. Bahçedir, ottur böcektir uğraşmaktan hiç hoşlanmam. Site güzel akarı kokarı yok. Ses yalıtımı da iyiyse direkt 2+1 derim

Ben 2 diyorum. Benim de çalıştığım yer uzakta ama oturduğum yer ve ev yoldan daha önemli.2 saat trafikte geçiyorsa haftasonum ve işten döndüğümde 5-6 saat de evde geçiyor. Gözüm gönlüm açılmalı ferah olması lazım hele bahçem olsa .

Sizin için de ev önemli ise 2, trafik ve zaman önemli ise 1

3 dk lık daire tabiki. her gün yol çekilmez.

bir de evde ne kadar vakit geçirdiğiniz önemli.

Ben villayı tercih ederdim. Yazın işten gelince havuza girilebilir. Tatil yapmak gibi bir şey. Bahçeli ev bence faydalı. Bahçe işini küçümsememek gerekiyor. Bizim bahçede küçücük kayısı ağacından kilo kilo kayısı çıktı. Sitede mangal yapamazsınız. Bahçede mangal yapabilirsiniz istediğiniz zaman. Birden çok oda her zaman daha iyi. İnsan daha az sıkılır. Çatı katında kitap okuyup aşağıda film izleyebilirsiniz. İş sonuçta emekli olana kadar var. Mantığı bir kenara bırakıp istediğim şeyi yapardım ben olsam.

git gel 150 dk yolda geçirdikten sonra villada ne vakit geçireceksin ki?

mesai 0900-1800 olsun. demek ki 0740 gibi evden çıkman lazım. 0740'da evden çıkmak için bence en geç 0700'de uyanman lazım. 2300 gibi uyuman lazım.

1800'da işten çıkarsan 1910 gibi evde olacaksın. soyundun dökündün, elini yüzünü yıkadın, 1930. yemek hazırladın ve yedin 2030. kaldı geriye 2.5 saat.

sabah kahvaltın ve akşam yemeklerini zaman kazanmak için sürekli 'kaçamak' şekilde geçiştireceksin.

bu arada hafta sonlarında da hafta içindeki yol yorgunluğunu üzerinden atmak için, full dinlenmeye başlayacaksın ama bahçeli evin olduğu için tüm arkadaşların sana gelecek:D

yakın olan evde de, sabah 0850 gibi evden çıkmak için 0800 gibi uyanacaksın, hatta biraz daha erken uyanıp adam gibi kahvaltı edeceksin. 0800'de uyanmak için gece 12'de yatabileceksin. akşam 1810 gibi evde olacaksın. erken erken yemeğini yiyip 1900'da işini bitirmiş olacaksın. 5 (beş) saat sana kalacak.

üstüne, hesabımı doğru yapıyorsam, ayda 1500 lira kadar ekstra yakıt yakacaksınız. arabanın amortismanını / ekstra km ve servis maliyetini yazmadım daha!!!

AMA

yazın bahçede çay/kahve içip kitap okurken ya da mangal yaparken ya da bahçedeki çiçeklerle ağaçlarla ilgilenirken, tüm bu derde tasaya değdiğini göreceksin. 'iyi ki villadayım' diyeceksin.

@dissendium saydıkların iyi güzel de bunları yapmaya vakit ve enerji kalmadıktan sonra nasıl yapacak :)

@gulmeyen adam, bence zaman kalır. Ulaşım zorluğu arabası olan için biraz daha azalıyor. Toplu taşıma yok. Otobüs bekleme ya da servis bekleme yok. Trafik şehir içinde olur. Şehir içinden çıkınca villa uzak bir yerdeyse yol zaten boş olur. Kedi bile olmaz. Yolun çok uzamayacağını düşünüyorum. Bir de şöyle düşünüyorum. Ben 2+1 eve 50 dakika erken gitseydim evde ne yapacaktım? Ev zaten küçük. Seçenek yok. Ya duş alırsın, ya yemek yersin, ya televizyon izlersin. Bu işler bitince yapacak bir şey kalmaz. Bence bir saat trafik İstanbul için kabul edilebilir.

Son iki gözlüğümü Atasun'dan satın almıştım. Hiçbir sorun yaşamadım. Çalışanlar daha ilgili ve bilgililer böyle firmalarda. Gözlüğün camı, çerçevesi ile alakalı bir sorun yaşadığımda satın aldığım yere gidip, çözüm bulabilmek benim için önemli, Atasun'da da bu konu üzerine sorun yaşamadım. Her çeşit fiyata çerçeveleri var üstelik.

Ilk gozlugumu atasun optik'teki en ucuz cercevelerden almistim, 50 lira gibi biseydi. 2 kez mahalle arasi gozlukcude cam degisti gozum bozulmaya devam ettigi icin ama cerceve saglam hala, 5 yil oldu. Arada vidalari gevsiyor sadece.

Ikinci gozlugumu sirf degisiklik olsun diye aldim, daha buyuk cerceve istedigime karar verdim. Bu noktada madem surekli gozluk takiyorum bari biraz daha iyi bir sey alayim diyip opmar optik'ten 350 liralik bisey aldim 2017de. 1 seneye kalmadan burnuma degen yerdeki kaplama soyulmaya basladi, burnumun yaglanmasina dayanamadi sanirim. Onun da camlari kez degisti, kullaniyorum hala. Gordugum surece sorun olmadigina karar verdim.

Cerceveler arasinda temel fark, ucuz olan tamamen plastik, pahali olanin saplari metal olmasi. Hafiflikleri ayni. Ucuz olan daha esnek. Burnum kemikli, ama her iki gozluk de guzel oturuyor, agir hissetmiyorum. Gercekten cok hafif cerceve icin titanyum cercevelere bakabilirsiniz.

persol alıp hep memnun kaldım

Şu burna gelen kısmının rahatlığına dikkat etmelisiniz. Burun şeklinize göre kemik çerçeve denen tiptekiler burnunuza oturmayabilir veya çok acıtabilir mesela.

Bir de metal çerçeve çok tercih etmeyin, titanyum olabilir. Metallerin sapları/ortası cildinize temas ederse özellikle yaz aylarında terlediğinizde tahrişe sebep olabilir. Dandik plastik malzemede de bu sorun oluyor, terleme ile renkleri atıyor. ;

Kulak arkasını da iyi ayarlatın; kulağınızı fazla sıkarsa baş ağrısı yapacaktır.

Gözlükçüde denediğiniz çerçeve büyük olasılıkla boş olacak/göstermelik bir camı olacak. Ona numaralı camlarınızın ağırlığının da ekleneceğini hesap edin. Camlar hafifledikçe fiyatları artar.

Online halleri Milli Kütüphane süreli yayinlar katalogunda yok mu diyorsunuz? Ankara Üniversitesi ya da Milli Kütüphane online arsivi sayesinde Almanya´dan bir ton arastirma yaptik, ilk basta sayfa basina ucret aliniyordu, sonra ucretsiz yapildi hatta.

www.toplukatalog.gov.tr adresinden size en yakın hangi kütüphanelerde olduğunu bulabilirsiniz.

Bizimki açık, çalışma saatleri ve bazı hizmetlerde değişiklik yaptılar. Aklınızdaki üniversite kütüphanesinin sitesine bakın, her kurum kendi karar veriyor.